Çocukluk Çağında Obezite ve Genetik İlişkisi
Seda Koca – Beslenme ve Diyet Uzmanı,Diyetisyen
Beslenme yaşamımızın her alanında karşımıza çıkan, yaşamsal fonksiyonlarımızı devam ettirebilmek için gerek duyduğumuz somut bir davranıştır. Dünyaya gözümüzü açtığımız andan kapattığımız ana kadar bu davranışı sürdürmekteyiz. Farklı yaş gruplarında farklı besinler bu döngüye eşlik etmektedir. Örneğin bebeklik çağında sadece anne sütü tüketirken, sonralarda daha katı gıdalar ile besleniriz.
Bebek beslenmesinde ilk altı ay sadece anne sütüne izin verilmektedir. Çünkü annenin vücudu, bebeğin durumuna göre sütün içeriğini değiştirmektedir. Bebek için gerekli bütün makro ve mikro besinler (karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral, su vb.) anne sütü tarafından karşılanmaktadır. Anne sütü alımında bir sıkıntı olduğu durumlarda bebeğe uygun mamalar ile destek sağlanmaktadır. Aksi halde bebeğin gelişimi olumsuz etkilenmektedir. Altıncı aydan sonra yavaş olarak ek gıdaya geçiş yapılmaktadır. Bu süreçte bebeğin yeme davranışına uygun olarak beslenme örüntüsü düzenlemek daha doğru olmaktadır. Başlarda yumurta yemek istemeyen bebeğe karşı anne stres olmakta ve yedirmek için ısrarcı olabilmektedir. Bu tarz durumlar ile karşılaştığınızda birkaç gün bebeğin yemek istemediği gıdayı vermemek doğru olacaktır.

Şekil 1: bebek beslenmesi [1]
Bebeklik çağında sadece anne sütü gereklidir fakat bebek, aslında annenin tüketmiş olduğu besini anne sütü aracılığıyla kendi vücuduna almaktadır. Yani annemizin beslenme davranışları dolaylı olarak bebeğine de kodlanmaktadır. Toplumumuzda da sıklıkla karşılaştığımız emziren annenin acı tüketmemesi yönündeki telkinler bu duruma örnek olarak verilebilir. Ya da gaz yapan baklagilleri annenin bir süre tüketmemesi gibi. Bu örneklerin altında yatan sebep hepimizin tahmin edeceği üzere annenin vücuduna alacağı besinlerin doğrudan bebeğin vücuduna geçmesidir.
Obezite, vücutta aşırı yağ birikimi durumudur. Dünyadaki çocuk nüfusunun yaklaşık üçte biri obezite ile karşı karşıyadır. Obezite ayrıca düşük gelirli popülasyonlarda daha yaygın bulunmuştur. Çocuklarda obezitenin en yaygın nedenlerinden biri de kilo alımı için genetik yatkınlıktır. Bebekler, çocukluk çağına geldiğinde beslenme davranışı kazanırken anne ve çevrenin etkisi dışında genetik faktörler de rol oynamaktadır. Yukarıda vermiş olduğum doğrudan yollar haricinde dolaylı yoldan etkiler de mevcuttur. Yapılan çalışmalarda, karbonhidrat ağırlıklı ve sağlığa olumsuz etki bırakabilecek gıdalardan yoğun bir beslenme davranışı olan annelerin çocuklarında; diyabet, obezite, kardiyovasküler sistem hastalıkları, hipertansiyon gibi hastalıkların görülme oranının arttığı tespit edilmiştir. Özellikle erken yaşlarda obezite ile karşılaşılması, diğer hastalıkların görülme riskini daha da artırmaktadır. Bu sebeple erken dönemde önlem almak son derece elzemdir [2].
Yine yapılan çalışmalarda gebelik sürecinde rafine şeker ağırlıklı beslenen annenin, doğum sonrası bebeğinde hiperaktivite gözlemlendiğini bildirmiştir. Bu fazla aktiflik durumu çocukluk çağında da devam etmektedir. Hiperaktiviteye sahip çocuklar; arkadaşları ile uyum, konsantrasyon gibi sosyal faaliyetlerde zorluk çekmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere annenin beslenmesi, çocuğunun yaşamının her alanında karşısına çıkmaktadır [3]. Yapılan bir başka çalışmada; obezitenin ve yeme davranışının bazı ailelerde doğum sonrası gelişebileceği de bahsedilmiştir.
Genetik faktörler haricinde çocuklarda obezite artışında artan kalori alımına katkıda bulunan çevredeki değişikliklere; azalan fiziksel aktivite seviyeleri ve televizyon, bilgisayar, telefon ve tablet kullanımı gibi hareketsiz faaliyetlerde geçirilen sürenin artması gibi kalori harcamasının azalmasına neden olan faktörler eşlik etmiştir.
Ne yazık ki, obezitesi olan çocukların yüksek bir yüzdesi bu durumu yetişkinliğe taşımaktadır. Obezitenin erişkinliğe kadar gözlemlenmesinde; çocuğun yaşı, obezitenin şiddeti ve ebeveynlerin obezitesinin varlığından etkili olabilmektedir. Çocukluk çağında görülen obezite, yetişkinlikte obezitenin daha fazla kalıcılığı ile ilişkili bulunmuştur ve bu nedenle obezitesi olan çoğu ergen, yetişkin yaşamı boyunca obez olmaya devam etmektedir [4].
Yapılan çalışmalar bize çocukluk çağındaki obezitenin görülme sebeplerinden birine ışık tutmayı sağlamaktadır. Hastalıkların tedavisinden önce sebebini bilmek bize daha faydalı bir netice göstermektedir. Bu sonuçlar bize annenin beslenme alışkanlıklarının, çocuğuna da genetik yollar ile aktarıldığını göstermektedir. Bu sebeple gebelik ve doğum sürecinde anne adayına gerekli eğitim verilmesi, sağlıklı bebekler yetiştirilmesine büyük oranda katkı sağlamaktadır.
Referanslar:
https://bilgievren.com/wp-content/uploads/2018/08/0-6-ayl%C4%B1k-bebek-nas%C4%B1l-beslenmeli.jpg
Pigeyre, M., Yazdi, F. T., Kaur, Y., & Meyre, D. (2016). Recent progress in genetics, epigenetics and metagenomics unveils the pathophysiology of human obesity. Clinical science (London, England : 1979), 130(12), 943–986. https://doi.org/10.1042/CS20160136
Campión, J., Milagro, F., & Martínez, J. A. (2010). Epigenetics and obesity. Progress in molecular biology and translational science, 94, 291–347. https://doi.org/10.1016/B978-0-12-375003-7.00011-X
Kumar, S., & Kelly, A. S. (2017). Review of Childhood Obesity: From Epidemiology, Etiology, and Comorbidities to Clinical Assessment and Treatment. Mayo Clinic proceedings, 92(2), 251–265. https://doi.org/10.1016/j.mayocp.2016.09.017