top of page
beyaz logo.png

Ağrı

Kemal YILMAZ - Uzman Hemşire, Ege Üniversitesi Hastanesi


Uluslararası Ağrı Araştırma Derneği (International Association for the Study of Pain) ağrıyı, gerçekleşmiş ya da olası doku hasarının meydana getirdiği istenmeyen duygusal bir deneyim olarak tanımlamaktadır. Ağrının sübjektif doğası gereği bireyler tarafından doğru tanımlanması zordur. Çünkü bilişsel, duygusal ve sosyal durumları kapsayan bir öz bildirim bileşenlerinden meydana gelir. Bu öznellik düzeyi ağrının kişilerde nasıl iletildiği ve ne derecede algılandığı karmaşık bir yapıya sahiptir. Vücudumuzdaki kimyasal araçların iletimdeki farklılığı merkezi sinir sistemimizde sürekli değişen bir yapının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bundan dolayı ağrının fizyolojik etkisi, bireyin yaşam kalitesi üzerinde oluşturduğu olumsuzluklar ve kişilerin ağrıya olan tepki ve beklentileri bakım planlaması noktasında değişen rolleri ortaya çıkarmaktadır. Kliniklerde ve sağlık bakım merkezlerinde ağrının değerlendirilmesi, yönetimi ve bakımı hemşirelerin primer sorumluluğu içerisindedir [1]. Bakım temelleri içerisinde ağrı kan basıncı, ateş, solunum sayısı ve nabız gibi yaşamsal bir belirti olarak beşinci yaşamsal bulgu olarak kabul edilir. Hemşireler ağrı yönetiminde mümkün olan en iyi bakımı sağlayabilmesi için ağrı konusunda yeterli bilgi, beceri ve donanıma sahip olması bir etik gerekliliktir [2].


Bakımın kaliteli olarak verilebilmesi için ağrının nasıl oluştuğunu ve vücudumuzda oluşturduğu etkileri bilmek büyük bir gerekliliktir. Ağrının fizyopatolojisini anlamlandırmak için nosisepsiyon kavramı bilinmelidir. Nosisepsiyon temel olarak ağrının nasıl bilinçli bir deneyim haline geldiğini tanımlamak için kullanılır. Nosisepsiyon, fizyolojik sistemlerin normal işleyişini içerir. Ağrının algılanması vücudumuzda periferde bulunan nosiseptör reseptörlerinin uyarılmasıyla başlar. Nosisptörler duyarlı bir algılayıcıdır ve dentritler serbest bir sinir ucudur. Kan damarlarından deriye, derialtı dokulara, fasyada, peritonda ve eklemlerde bulunurlar. Ağrıya duyarlı bu reseptörler alveollerde, beyin dokusunda ve karaciğer parankim dokusunda bulunmazlar. Nösiseptörler temel olarak kimyasal, termal ve mekanik uyaranlara tepki oluştururlar. Nösiseptörlerin aktif hale gelmesi vücutta oluşan inflamasyonun sonucunda prostaglandin, kinin ve histamin gibi kimyasalların salınımıyla harekete geçer. Kimyasal salınımlar sonucu doku basıncının artmasıyla nösiseptörler uyarılır. Ayrıca travmaların meydane getirdiği doku hasarları ve vücutta ani ısı değişiklikleri reseptörlerin uyarılmasını tetikler. Nosiseptörler miyenli ve miyelinsiz olarak sınıflandırılarak reseptörler aracılığıyla aldığı ağrı uyaranlarını birincil duyu nöronları ile beyne iletmekle görevlidir. Ağrı duygusunun oluşması ise beyin içinde önce talamusa iletilir ve somatosensör korteksteki duyusal lifler boyunca ilerleyerek ağrı duyusunu oluşturur. Bakım için temel oluşturan bir diğer mekanizma ağrının nosiseptif veya nöropatik olduğunun anlaşılmasıdır. Nosiseptif ağrı, sinir sistemi dışındaki hasarlı dokulardan kaynaklanır ve bunun içine somatik ve visseral ağrılarda dahildir. Nosiseptif ağrı deride, kas yapılarında, abdominal ve torakstaki tüm iç organlardaki zararlı uyaranlara karşı oluşan ağrı duyusudur. Visseral ağrı, iç organlardaki hasardan meydana gelen dilatasyon ve distansiyon durumlarında ortaya çıkan ağrıdır. Somatik ağrı ise, müskuler yapılarda, kemik ve yüzeyel dokulardaki keskin ağrılardır ve somatik ağrının lokalizasyonu nettir. Nöropatik ağrı da anormal nöral aktiviteden kaynaklanır ve spinal kordta meydane gelen sinir yaralanmaları sonucu ortaya çıkan ağrıdır. Akut veya kronik ağrılar için ağrının temel aldığı mekanizma hemşireler tarafından iyi ayırt edilmelidir [1, 3-6].


Hemşirelerin temel hedefi ağrıyı oluşturan etkenleri saptamak, ağrının tipini, niteliğini ve şiddetini belirleyerek doğru adımlarla bireyin ağrı yönetimine katkı sağlamaktır. Ağrının niteliğinin ve şiddetinin belirlenmesinde en etkili yol hastanın sözel beyanıdır. Ancak hastanın konuşamayacak durumda olduğu olgularda yaşamsal bulgular, bireyin yüz ifadesi ve fiziksel durumu ağrının belirlenmesinde önemli bir etkendir. Ağrı tanımlanmasından sonra ağrı yönetimi için bakım planlanmasında ağrı duyan bireyin ağrıya olan tutumu ve baş etme yöntemleri öğrenilmelidir. Profesyonel hemşireyi ön plana çıkaran önemli bir husus olan hasta ile kurulan doğru iletişimle ağrı yönetiminde etkin rol almasıdır [2, 7, 8].





Referanslar:

  1. Deborah L. Ellison. (2017). Physiology of Pain. Critical Care Nursing Clinics of North America. Volume 29, Issue 4, 397-406.

  2. Kara H. (2019). Yoğun bakım hastalarında ağrı değerlendirilmesi ve yoğun bakım hemşirelerinin ağrıyla ilgili bilgi ve davranışları. Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Cerrahi Hastalıklar Hemşireliği Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

  3. Yağcı Ü, Saygın M. (2019). Pain Physiopathology. Med J SDU, 26(2): 209-220.

  4. Lee G., Neumeister M. (2020). Pain: Pathways and Physiology. Clin Plast Surg. Apr;47(2):173-180.

  5. Urits I., Burshtein A., Sharma M., et al. (2019). Low Back Pain, a Comprehensive Review: Pathophysiology, Diagnosis, and Treatment. Curr Pain Headache Rep. Mar 11;23(3):23.

  6. Rosenberger D., Blechschmidt V., Timmerman H., et al. (2020). Challenges of neuropathic pain: focus on diabetic neuropathy. J Neural Transm (Vienna). Apr;127(4):589-624.

  7. Çelik S., Baş B.K., Korkmaz Z.N., ve ark. (2018). Hemşirelerin Ağrı Yönetimi Hakkındaki Bilgi ve Davranışlarının Belirlenmesi. Bakırköy Tıp Dergisi, 14:17-23.

  8. Midilli T.S., Eşer İ., Yücel Ş. (2019). Cerrahi Kliniklerinde Çalışan Hemşirelerin Ağrı Yönetiminde Nonfarmakolojik Yöntemleri Kullanma Durumları ve Etkileyen Faktörler. ACU Sağlık Bil Derg; 10(1):60-66.

  9. Kapak Resmi: https://www.nottingham.ac.uk/


95 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

RAŞİTİZM

bottom of page