Birey ve Toplum İçin Aşı
Fatıma Gülşen Özkan – Moleküler Biyoloji ve Genetik, Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre 2018 yılında dünyadaki çocuk nüfusunun %86’sı, yani yaklaşık 116 milyon çocuk; difteri, tetanoz ve boğmaca (DTP3) aşısı oldu. Peki neden?
Dünya Sağlık Örgütü veri ve paylaşımlarına dayanılarak hazırlanan bu yazıda gündemimizde bulunan aşı hakkında bilgilere yer verilmiştir. Aşının öneminin farkında olmamız gereken bu dönemde aşı ile ilgili sorulara cevap vermek amaçlanmıştır.
Aşı Nedir?
Aşılama, insanları enfeksiyon yapıcı organizmalar ile temas etmeden önce zararlı hastalıklara karşı korumanın basit, güvenli ve etkili bir yoludur. Aşı belirli enfeksiyonlara karşı direnç oluşturmak için vücudunuzun doğal savunmasını kullanır ve bağışıklık sisteminizi güçlendirir.
Aşılar, tıpkı bir hastalığa maruz kaldığında yaptığı gibi, bağışıklık sisteminizi antikorlar oluşturmak için eğitir. Bununla birlikte, aşılar yalnızca virüsler veya bakteriler gibi öldürülmüş veya zayıflatılmış mikrop türleri içerdiğinden hastalığa neden olmaz veya sizi komplikasyon riski altına sokmaz.
Aşıların çoğu bir enjeksiyonla vücuda verilir, ancak bazıları ağızdan veya buruna püskürtülür.
Aşı Neden Önemlidir?
Aşılama, hastalığı önlemenin ve hayat kurtarmanın güvenli ve etkili bir yoludur. Şimdi her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Günümüzde difteri, tetanos, boğmaca, grip ve kızamık gibi 20’nin üzerinde hastalığa karşı koruma sağlayacak aşılar mevcuttur. Bu aşılar sayesinde her yıl 3 milyona kadar insanın hayatını kurtulmaktadır.
Aşı olmak sadece aşı olan kişinin korunmasına sağlamaz toplum sağlığı için de önemlidir. Kronik rahatsızlığı olan veya belirli nedenlerden dolayı (yazının ilerleyen kısımlarında bahsedilecektir) aşı olamayan insanların aşısını olamadığı hastalıktan korunmasının yolu çevresindekilerinin aşı olmasıdır.
COVID-19 salgını sırasında aşılama kritik öneme sahip olmaya devam ediyor. Pandemi, rutin olarak aşılanan çocukların sayısında düşüşe neden oldu ve bu da, önlenebilir hastalıklar olmalarına rağmen, bu hastalıklar nedeniyle meydana gelen ölümlerde artışa yol açabilir.
Aşılar İşlevini Nasıl Gösterir?
Aşılar, koruma sağlamak için vücudunuzun doğal savunmalarıyla çalışarak hastalığın görünme riskini azaltır. Aşı yaptırdığınızda bağışıklık sisteminiz yanıt verir. Aşılar:
● Virüs veya bakteri gibi istilacı mikropları tanır.
● Antikor üretir. Antikorlar, bağışıklık sistemi tarafından hastalıkla savaşmak için doğal olarak üretilen proteinlerdir.
● Hastalığı ve onunla nasıl savaşılacağını hatırlar. Gelecekte mikroplara maruz kalırsanız, bağışıklık sisteminiz siz hastalanmadan önce onu hızla yok edebilir.
Bu nedenle aşı, hastalığa neden olmadan vücutta bağışıklık tepkisi oluşturmanın güvenli ve akıllı bir yoludur.
Bağışıklık sistemlerimiz hatırlama becerisine sahip bir şekilde tasarlanmıştır. Bir aşının bir veya daha fazla dozuna maruz kaldığımızda, tipik olarak bir hastalığa karşı yıllarca, on yıllarca ve hatta ömür boyu korunuruz. Aşıları bu kadar etkili kılan da budur. Aşılar, bir hastalığı ortaya çıktıktan sonra tedavi etmektense, ilk etapta hastalanmamızı engeller.
Aşılar Bireyleri ve Toplumları Nasıl Korur?
Aşılar, virüsleri ve bakterileri tanımak ve onlarla savaşmak için vücudun doğal savunmasını, bağışıklık sistemini , eğiterek ve hazırlayarak çalışır. Vücut daha sonra hastalığa neden olan patojenlere maruz kalırsa, onları çabucak yok etmeye hazır hale gelir ve hastalığı önler.
Bir kişi bir hastalığa karşı aşı olduğunda, enfeksiyon riski de azalır böylece hastalığı başkalarına bulaştırma olasılığı da düşer. Bir toplumda daha fazla insan aşılanırken, daha az insan savunmasız kalır ve patojeni kişiden kişiye geçirme olasılığı daha az olur. Bir patojenin toplumda dolaşma olasılığını azaltmak, diğer ciddi sağlık koşulları nedeniyle aşılanamayanları aşının hedeflediği hastalıktan korur. Buna "sürü bağışıklığı" denir.
"Sürü bağışıklığı" nüfusun yüksek bir yüzdesinin aşılanması durumunda ortaya çıkar ve bulaşıcı hastalıkların yayılmasını zorlaştırır, çünkü enfekte olabilecek çok fazla insan yoktur. Ancak sürü bağışıklığı yalnızca çoğu insan aşılanırsa işe yarar. Ancak sürü bağışıklığı aşı ile önlenebilir tüm hastalıklara karşı koruma sağlamaz. Örneğin tetanos, diğer insanlardan bulaşıcı değildir, çevredeki bakterilerden kaynaklanır bu nedenle topluluğun geri kalanının çoğu aşılansa bile aşılanmamış olanlar hastalıktan korunamaz.
Neden Aşı Olmalıyız?
Aşılar olmadan, kızamık, menenjit, zatürre, tetanos ve çocuk felci gibi ciddi hastalık ve sakatlık riskiyle karşı karşıyayız. Bu hastalıkların çoğu yaşamı tehdit edebilir. DSÖ verilerine göre aşıların her yıl 2 ila 3 milyon hayat kurtarıyor.
Bazı hastalıklar nadir görülse de onlara neden olan mikroplar dünyanın bazı bölgelerinde veya her yerinde dolaşmaya devam ediyor. Günümüz dünyasında bulaşıcı hastalıklar kolaylıkla sınırları aşabilir ve korunmayan herkesi bulaştırabilir. Bu nedenle sadece belirli bir bölge için risk oluşturan hastalıklar tüm Dünya’yı etkisi altına alabilir. Bir diğer deyişle, aşılanma veya aşılanmama durumu öncelikle kendimizi sonrasında çevremizdekileri ve neticede tüm Dünya’yı etkileyebilecek ölçüdedir. Çok küçük bebekler, ciddi şekilde hasta olanlar veya belirli alerjileri olan insanlar da dahil olmak üzere herkese aşı yapılamayacağı için aşı ile önlenebilir hastalıklardan korunmalarını sağlamak için sağlıklı bireylerin aşılanması önemlidir.
Aşıların Koruma Sağladığı Hastalıklar
Aşılar, birçok farklı hastalığa karşı koruma sağlar:
● Rahim ağzı kanseri
● Kolera
● Difteri
● Hepatit B
● Grip
● Japon ensefaliti
● Kızamık
● Menenjit
● Kabakulak
● Boğmaca
● Akciğer iltihaplanması
● Çocuk felci
● Kuduz
● Rotavirüs
● Kızamıkçık
● Tetanos
● Tifo
● Suçiçeği
● Sarıhumma
Ebola veya sıtmaya karşı koruma sağlayanlar da dâhil olmak üzere bazı diğer aşılar şu anda geliştirilme aşamasındadır veya denenmektedir. Ülkemizde bu aşıların tümüne ihtiyaç olmayabilir. Bazıları yalnızca seyahatten önce, riskli bölgelerde veya yüksek riskli mesleklerdeki kişilere verilebilir.
Kimler Aşı Olabilir?
Neredeyse herkes aşı olabilir. Ancak bazı tıbbi durumlardan dolayı bazı kişilerin belirli aşıları yaptırmaması veya yaptırmadan önce beklemesi gerekir. Bu koşullar şunları içerebilir:
● Bağışıklık sistemini etkileyen kronik hastalıklar veya tedaviler (kemoterapi gibi)
● Aşı bileşenlerine karşı çok nadir görülen şiddetli ve yaşamı tehdit eden alerjiler
● Aşı gününde şiddetli hastalık ve yüksek ateş durumu
Aşılar Nasıl Geliştirilir ve Nasıl Test Edilir?
En yaygın olarak kullanılan aşılar, her yıl milyonlarca insanın bunları güvenli bir şekilde almasıyla onlarca yıldır kullanılmaktadır. Tüm ilaçlarda olduğu gibi her aşının bir ülkeye sokulmadan önce güvenli olduğundan emin olmak için kapsamlı ve titiz testlerden geçmesi gerekir. Deneysel bir aşı, güvenliğini ve hastalığı önleme potansiyelini değerlendirmek için ilk olarak hayvanlarda test edilir. Daha sonra insan klinik deneylerinde üç aşamada test edilir:
Aşama I'de (Phase I), aşı, güvenliğini değerlendirmek, bağışıklık tepkisi oluşturduğunu doğrulamak ve doğru dozu belirlemek için az sayıda gönüllüye verilir.
Aşama II'de (Pahse II), aşıya, bağışıklık tepkisi oluşturma yeteneğini daha fazla değerlendirmek için genellikle herhangi bir yan etki açısından yakından izlenen yüzlerce gönüllüye verilir. Bu aşamada, mümkün olduğunda hastalık sonuçlarına ilişkin veriler de toplanır ancak genellikle aşının hastalık üzerindeki etkisinin net bir resmini elde etmek için yeterince büyük sayılarda değildir. Bu aşamadaki katılımcılar, aşının hedeflendiği kişilerle aynı özelliklere (yaş ve cinsiyet gibi) sahiptir. Bu aşamada, bazı gönüllüler aşıyı alırken diğerleri almaz bu durum aşı hakkında karşılaştırmaların yapılmasına ve sonuçların çıkarılmasına izin verir.
Aşama III'te (Phase III) aşı, aşama II denemelerinde olduğu gibi bazıları araştırma aşısını alan ve bazıları almayan binlerce gönüllüye verilir. Her iki gruptan elde edilen veriler, aşının korumak için tasarlandığı hastalığa karşı güvenli ve etkili olup olmadığını görmek için dikkatlice karşılaştırılır.
Klinik araştırmaların sonuçları mevcut olduğunda bir aşının ulusal bir aşılama programına dâhil edilmesinden önce etkinlik, güvenlik ve düzenleyici ve halk sağlığı politikası onayları için üretim incelemeleri dâhil olmak üzere bir dizi adım gereklidir. Bir aşının uygulanmasının ardından en büyük koruyucu etki için aşının en iyi nasıl kullanılacağını değerlendirmeye devam etmek için yakın izleme, beklenmedik olumsuz yan etkileri tespit etmeye ve daha da fazla sayıda insan arasında rutin kullanım ortamında etkinliği daha da değerlendirmeye devam eder.
Aşıyı Kim Onaylar?
Aşıların üretildiği ülkelerde, ulusal veya bölgesel düzenleyiciler bir aşının gelişimini denetler. Bu; klinik araştırmaları onaylamayı, sonuçlarını değerlendirmeyi ve lisanslama konusunda karar almayı içerir. Düzenleyiciler karar verirken, kabul edilebilir etik klinik uygulama konusunda çok katı uluslararası standartlara başvurmalıdır.
Bir aşı geliştirildikten sonra, ulusal düzenleyiciler kendi ülkelerinde bir aşı başlatıp başlatmamaya karar verirler. DSÖ, mevcut kanıtların kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi ve aşılar hakkındaki düzenli olarak güncellenen pozisyon belgeleri aracılığıyla bu süreci desteklemek için bilgi sağlar.
Aşı Güvenliği Nasıl İzlenir?
Tüm ilaçlarda olduğu gibi, bir aşının güvenliği, denemelerden ve aşı uygulamasından sonra bile sürekli olarak izlenmelidir. Bu izleme, çeşitli kaynaklardan gelen raporları dikkate alır. Ulusal olarak bunlara aşı olan kişiler, ebeveynler veya bakıcılar ve sağlık çalışanları dâhildir. Bu raporlar daha sonra ulusal sağlık yetkililerine sunulur.
Bölgesel ve küresel düzeyde, DSÖ ve UNICEF ülkeleri bu bilgileri toplama ve izleme konusunda destekler ve ülkelerin mevcut aşılar hakkında en güncel kanıtlara sahip olmasını sağlar.
DSÖ Aşı Güvenliğini Sağlamaya Nasıl Yardımcı Olur?
Dış bilim adamlarıyla birlikte, DSÖ uzmanları 20'den fazla aşının güvenlik profilini sürekli olarak izliyor ve güncelliyor. Dış ortaklarla aynı zamanda ülkelerin potansiyel endişe sorunları ortaya çıkarsa araştırma yapmalarına ve iletişim kurmalarına yardımcı olur.
DSÖ'ye bildirilen olaylar bağımsız bir uzmanlar grubu (Küresel Aşı Güvenliği Danışma Komitesi veya GACVS) tarafından değerlendirilir. Bu komite adına DSÖ aşı güvenliği ile ilgili düzenli beyanatlar yayınlamaktadır.
Bir Aşıda Ne Var?
Bir aşının tüm bileşenleri, bir aşının güvenli ve etkili olmasını sağlamada önemli bir rol oynar. Bunlardan bazıları:
● Antijen: Vücudumuzu gelecekte karşılaştığımızda hastalığı tanıması ve onunla savaşması için eğiten, öldürülen veya zayıflatılmış bir virüs veya bakteri türüdür.
● Bağışıklık tepkimizi artırmaya yardımcı olan adjuvanlar (adjuvant).
● Bir aşının etkili kalmasını sağlayan koruyucular.
● Depolama ve nakliye sırasında aşıyı koruyan stabilizatörler.
Aşı içerikleri bir etikette listelendiklerinde tanıdık gelmeyebilir. Ancak aşılarda kullanılan bileşenlerin çoğu vücutta, çevrede ve yediğimiz besinlerde doğal olarak bulunur. Aşılardaki tüm bileşenler güvenli olduklarından emin olmak için kapsamlı bir şekilde test edilir ve izlenir.
Aşılar Ve Otizm Arasında Bir Bağlantı Var Mı?
Avrupa Birliğinde yayınlanan 145 çalışmanın sistematik değerlendirilmesinin yapıldığı bir derlemede aşılamayla ilgili toplumdaki en büyük endişenin aşı güvenliğine dair olduğu ve sıklıkla aşıların risklerinin yararlarına göre ağır bastığına dair bir kanaate yol açtığı saptanmıştır. En büyük tereddüt sebeplerinden biri aşıların otizme yol açıp açmadığına dair tartışmalardır. 1998 yılında Lancet’te yayınlanmış ve süt çocuklarına uygulanan KKK aşısı ile otizm arasında ilişki olduğunu öne süren Andrew Wakefield’in çalışması, aşılamayla ilgili ebeveyn kararlarında değişimlere ve sağlık hizmetlerine güvenin azalmasına yol açmıştır. [2]
Aşılar ile otizm veya otistik bozukluklar arasında herhangi bir bağlantı olduğuna dair kanıt yoktur. Bu, çok kişinin katılıyla test edilen ve yürütülen birçok çalışmada kanıtlanmıştır. Kızamık-kabakulak-kızamıkçık (MMR) aşısı ile otizm arasındaki olası bir bağlantı hakkındaki endişeleri dile getiren 1998 çalışmasının daha sonra ciddi şekilde kusurlu ve sahtekâr olduğu ortaya çıkmıştır. Makale daha sonra onu yayınlayan dergi tarafından geri çekilmiş ve onu yayınlayan doktor tıbbi lisansını kaybetmiştir. Ne yazık ki, yayını bazı ülkelerde aşılama oranlarının düşmesine ve ardından bu hastalıkların salgınlarına yol açan bir korku yarattı.[2]
Aşılarla ilgili bir diğer tartışma da bağışıklık sisteminin kendinden kaynaklanan (otoimmün) hastalıklara neden olup olmadığıdır. ABD’de 1976 yılında meydana gelen influenza (H1N1) salgını sırasında yüz binde bir oranında aşılamaya bağlı Guillain-Barre Sendromu (GBS) geliştiği raporlanmış fakat yapılan araştırmalar bu oranın GBS’nin görülme sıklığının altında olduğunu hastalığı geçirenlerde daha yüksek sıklıkla görüldüğünü ortaya koymuştur. Benzer tartışmalara KKK aşılaması ve idiyopatik trombositopeni * ilişkisi de yol açmış fakat aşı sonrası otuz binde bir saptanan bu olguların yine enfeksiyonları geçirenlerde daha sık görüldüğünün belirlenmesiyle konu önemini yitirmiştir. Bu verilere dayanılarak nadir görülen, bazı özel gruplarda saptanan fakat aşı ile birebir ilişkinin tam olarak ispatlanamadığı durumlar nedeniyle güncel aşılama politikalarında değişiklik yapmaya gerek görülmemektedir.[2]
* Kanda düşük miktarda trombosit ile karakterize nadir görülen bir kanama bozukluğudur.
Referanslar:
Vaccines and immunization. (2020). 23 Arlık 2020 tarihinde https://www.who.int/health-topics/vaccines-and-immunization#tab=tab_1 adresinden çevrilmiştir.
Yüksel G , Topuzoğlu A . Aşı Redlerinin Artması Ve Aşı Karşıtlığını Etkileyen Faktörler. Estüdam Halk Sağlığı Dergisi. 2019; 244-258.