top of page
beyaz logo.png

Biyoloji Felsefesine Bir Bakış

Nurhayat Kayar- Biyoloji Öğretmeni, Muzaffer Çil Anadolu Lisesi


Biyoloji kelime anlamı itibariyle canlı bilimi yani yaşam bilim olarak anılır.O halde yaşama Gestalt yaklaşımıyla bakıp yaşamın içindeki canlıyı ve canlıdaki yaşamsal özellikleri inceleyebiliriz. Canlının yaşamı bir bütün olarak ele almanın ayrıca iyileştirici bir güce sahip olduğunu söylemek mümkün.Çünkü bir canlının yaşamı diğerine bağlı ve biz bu yaşamsal hareketleri biyolojinin içinde her zaman öğrenebilir ve kavrayabiliriz. Bu yaşamsal birlikteliklere baktığımızda çoğunlukla her iki tarafın ortaya koyduğu bir yaratıcılığı ortaya koyabiliriz. Peki niçin böyle baktığımızda yaşamın kendi dinamikleri içinde bir akış vardır? Bu akış çokluk içinde bir birlikten geldiğimiz içindir. Ancak insanoğlu çoğunlukla bencilliğine hükmedemediginden bunu göremez ve sağlıksız yaşam koşullarına sebep olur. Mesela bazı yerlerde insanlar açlık ve sefalet içindeyken bazı yerlerde aşırı lüksün kurbanı olur. Oysa yaşamımızı bir bütünlük içinde incelediğimizde tüm bilim dallarının birbiriyle bağlantılı olduğu görülür. Eğer biz biyolojinin felsefesine bir bakış açısı geliştirebilirsek birlik içinde cokluğun gelişim serüvenini yeniden yorumlayabiliriz. Burada sosyolojinin ve psikolojinin de kapılarını çalabiliriz. Ayrıca biyolojinin içinde yaşamın başlangıcını da sorgularız ve evrenin doğumuna kadar ilerleriz. Bu doğum sancısı bizi Bing Bang Teorisi ve sonrasında bir çok kuralla birlikte kuantum evrenle karşılaştırır.Ve canlıların başlangıcına giderken aralarındaki ilişkiyi inceleriz. Böylece birlikten doğan evrende belkide yeniden birliğe ulaşma amacıyla karşı karşıya kalırız. Ayrıca konu insanın varoluşuna gelince insanlık tarihi içinde biyolojinin önemi karşımıza çıkar.Varoluş gerçekleriyle yüzleşen insan kendini iyileştirme amacı da güdebilir.Çünkü varoluşundaki sancılarla karşı karşıya kalan insan yaşamını yeniden gözden geçirecektir. Hal böyle olunca kendi benliğiyle yüzleşecek olan insan biyoloji sayesinde bilimsel dille karşılaşıp bu durumu yaşamdaki sorunlarına uygulayabilecek ve belki de felsefe bu noktada varlığını sorgulayan kişinin yeniden düşünmesine yol açacaktır. Felsefik sorgulamalara biyoloji sayesinde buluşan insan Aristo ile başlayıp devam eden süreçte felsefeyi birçok bilim dalıyla bulunduracaktır. Aristonun yaptığı gibi canlıları inceleme ihtiyacı doğuran varoluşsal sebepler keşfeden bireyin yaşamdaki ana amacına doğru yolculuğu başlayacaktır.


Şekil 1: Sarmal girdap[1]


Biyoloji felsefesine amaçsal olarak baktığımızda Descartes’in “Düşünüyorum öyleyse varım.” sözünü hatırlayıp Sokratesin sorgulamasıyla buluşmasıyla yeniden kurguladığı yaşamında anlam arayışı yeniden kurgulanacaktır.Varlıksal olarak kendimize baktığımızda düşünmeyi anlamadan varoluşsal amaçlarımıza ulaşamayız. Çünkü sadece homeostasinin gereklerini yerine getiren sürüngen beyinden sonra varolan düşünme eylemi insanlık tarihinde ana kaynaktır. Biyolojik bilgi her zaman varoluşsal bilginin ilerlemesi için gereklidir. Çünkü varoluşu çözmek için düşünmek, düşünmeyi yönetmek içinde biyoloji bilgisi gereklidir.Bilgi nin evrimsel varoluş yolculuğunda biyoloji bilgisi gereklidir.Yaşamın sorgusunda kullanılan felsefi yaklaşım kişiye kendi bedenine doğru bir yolculuk yaptırır. Önce sonra gelen kimlik arayışı ise bizi içimizdeki bilgi kaynağına yöneltir. İç gözlem yoluyla yaşamımızda yeni pencereler açmak için biyoloji felsefesine ihtiyacımız var. Bu noktada karşımıza çıkan teleonomi ile yaşamdaki amaçlılığa dem vurabiliriz. Canlılıkla cansızlığın ilişkisine kadar teleonomiyle canlıların varoluştan getirdikleri amaçlılığa cansızlıların uyumundan bahsetmek mümkün.Ve her varlıktaki kendini kendinden var etme gücünün getirdiği kendini gerçekleştirme içinde. Bu noktada otopoezle karşılaşır. Kendimizi kendinden var etmeyi sorgularız. Aslında beyni sınırladığımız durumlardan belki yeni yüzyılın bilimi noröplastitite ile kurtulur. Artık sınırımızın olmadığını ama sınırlı düşünceyle sınırladığımızı sonsuz kuantum evrene girdiğimizde keşfederiz. Belki de özgürlük olarak adlandıramadıgımız sınırsızlık belkide birbirimizle kurduğumuz ortak yaşamda bir fayda adına diğerine tutundugunda bir sınır örmüş olur. Düşüncenin kökenine kadar giden bu ortaklık evrimle taçlandıgında bilgi sarmalını oluşturur.Bilginin yolculuğunda bilinçle karşılaştığımız anda yaşanan farkındalıkların depolanmasına doğacak olan evrensel farkındalıkla kelebek etkisine gidecek olan insanoğlu evrenin dönüşümü için belkide bir fırtına koparabilecektir.Bilginin yolculuğunda kasıtlı olarak değişmeye çalışan insan bilinçli insandır. Ancak bu farkındalık rüzgarı bilgi sarmalındaki yolculukta bazen bir halka geriye düşebilir yani dönebilir. Çünkü insanın yaşamı sarmal fırsattan evrenin sarmalından fırlamış bir volkandır çoğu zaman. Evrendeki karadelikler gibi kara deliklere sahip olan insanoğlu iç gözlem yapmaya başladığında inanacaktır. Carl Gustav Jung’ın dediği gibi “Dışa bakan yanılır, içe bakan uyanır.” Aslında burada yapılması gereken önce içe bakmaktır. Ancak bunu yaptıktan sonra insan diğer canlıları da bilmeyi akıl eder. Böylece kendini tanımaya karar veren insanın yolculuğunun başlangıcında biyoloji felsefesi yer alacaktır. Kendi girdabını çözerken insanoğlu evrenle tanışmıştır.Çünkü evrenin yaratılışındaki bilgi ile donanan canlılar her biri ayrı bir kaynaktırlar.Bu kaynaklar biyoloji sayesinde keşfeden insan için yolculuk henüz tamamlanmamıştır ve araştırılmaya değer bir sürü tür vardır ve elbette keşfedilmemiş olanda. Çoğu galaksinin sarmal oluşu aklımıza DNA sarmalı ile beraber bilgi nin yolculuğunuzda sarmal olduğunu anlatabilir. İnsan olarak bu sarmalın neresindeyiz? diğeriyle bağlantımız ne? Ve nasıl iyileşebiliriz? Çünkü insan özellikle günümüz toplumlarında olumsuza odaklanma eğiliminde ve hepimizin iyileşmesi gereken yönlerimiz var. İşte evrensel kodu çözmeye çalışmak kendimizi çözmek olacak ve yaratıcı ortak yaşama hizmet etmektir. Önce doğadan öğreneceğimiz yaratıcı ortak yaşamın felsefesini insanın yaşamına uygulaması evrenin iyileşmesinin anahtarı olacaktır. Sonuç olarak diyebiliriz ki insan biyoloji felsefesine yaklaştıkça kendine, kendine yaklaştıkça biyoloji felsefesine yaklaşmış olacaktır. Diğer canlıların varlılığını da bu yolla keşfedecek ve evrendeki rolünü yeniden sorgulayacaktır. Böylece kendindeki bilgi kaynaklarının farkına varan insan diğeriyle kurduğu bağlantı ile yaratıcı ortak yaşama katkıda bulunmuş olacaktır. Hadi o zaman dileğimiz bir okuyuşla kazanacağımız ne varsa bilince dönüşerek evrenin dönüştürülmesine katkıda bulunsun olsun.Ya sizin fikriniz ne oldu?


Referanslar:

1. https://pixabay.com/tr/photos/sarmal-girdap-puro-galaxy-2401967/
































60 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page