Biyoremidasyon-Biyolojik Giderim
Şilan Atbaş - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstütisü Tarımsal Biyoteknoloji Ana Bilim Dalı
Hızlı, plansız kentleşme ve sanayileşme, hızla artan trafik, gerekli önlemler alınmadan işletilen madenlerin yanı sıra yanlış arazi kullanımı, tarım arazilerinde artan kimyasal gübre ve pestisit uygulamaları, toprak erozyonu vb. sorunlar dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de çevre kirliliğine neden olmaktadır. [1] Dünya nüfusunun hızla artışı direkt ve/veya indirekt olarak, uzun süreli çevre kirliliğine sebep olan büyük miktarlarda çeşitli organik ve inorganik kimyasalların üretimine neden olmuştur. Gelişen teknolojinin insan yaşamına getirdiği kolaylığın yanı sıra, bu gelişmenin doğaya ve çevreye verdiği kirliliğin boyutu her geçen gün hızla artmaktadır. Çevre kirliliği, çeşitli kaynaklardan çıkan radyoaktif, katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesinden dolayı oluşmaktadır. Son yıllarda çevre kirliliğinin artması ve buna bağlı olarak insan sağlığınında üzerinde yaratmış olduğu olumsuz etkileri nedeni ile çevre kirliliğinin önlenmesi için yapılması gereken çalışmalar önem ve hız kazanmıştır. Bu çalışmalar doğrultusunda biyolojik giderim olan biyoremidasyon yöntemi önem kazanmıştır.
Bir çevre kirleticisinin mikroorganizmalar yardımıyla ortamdan uzaklaştırılması işlemine 'Biyoremidasyon' denir. Bu teknikte, kirliliğin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması bakteriler ve funguslar kullanılarak sağlanır. Biyoremidasyon doğada var olan bir süreci taklit eder. Örneğin, ölen canlılar üzerinde çalışan toprak bakterileri bütün organik kirliliği bileşenlerine ayırarak ortadan kaldırır. Biyoremidasyon uygulamalarında kullanılan mikroorganizmalar bakteri ve fungus türlerine ait özel organizmalardır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2016 verilerine göre çevre kirliliğinin yol açtığı hastalıklar dolayı her yıl 12,6 milyon insan ölmektedir. BM (Birleşmiş Milletler) verilerine göre, dünya da halen 663 milyon insanın içilebilir suya erişimi bulunmuyor, yaklaşık 1,8 milyar insanda pis su kaynaklarını kullanıyor. Ülkemizi ve tüm dünyayı etkisi altına alan COVİD-19 salgını ile bir kez daha temiz doğal kaynakların kullanımın önemini yaşayarak öğrenmiş olduk. Milyarlarca insan temiz su kaynaklarına ulaşamazken milyarlarca canlının doğal yaşam alanları yok edilmekte.

Biyoteknolojik yöntemlerin, endüstriye kazandırdığı en önemli iki kazanç, yenilenebilir kaynakların kullanımına olanak sağlaması ve endüstriyel atık miktarlarının azaltılmasıdır. [2] Çevre kirliliği ile mücadele; yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, tarımsal üretimde kimyasal ilaçların mümkün olduğunca kullanılmaması, doğalgaz gibi yan atık ürünlerinin minimum olası ısı kaynaklarının kullanımının önemi büyüktür. Biyoteknolojik iyileştirme yöntemleri arasında yer alan biyoremidasyon metodu, verimli, ekonomik, çok yönlü ve çevreye duyarlı bir çözüm olarak kabul edilmiştir. Biyoremidasyon, kirleticilerin çevre dostu bir şekilde kirliliğinin giderimi için bitkiler, toprak solucanları, fungus ve bakteri gibi makro ve mikroorganizmaların kullanılması yöntemidir. Biyoremidasyon metodu, özellikle kirlenmiş kara ve su alanlarında doğal yollarla uygulayarak zehirli, bozulmayan bileşiklerin, toksik olmayan ürünlere verimli bir şekilde dönüştürülmesi nedeniyle çevre dostudur ve ayrıca ekonomik açıdan da karlıdır. [3]
Dünyada artan nüfusun gıda, enerji gibi ihtiyaçlarına karşılayabilmek için gerek tarımsal üretim gerekse de endüstriyel üretimde kimyasallar yoğun olarak kullanılmaktadır. Kullanılan bu kimyasallar çevre kirliliğine neden olmakla birlikte canlıların sağlığını tehdit etmektedirler. Mevcut arıtma sistemlerinin yetersizliğinden dolayı, bozulan doğal dengeyi tekrar kurabilmek ve toprakların ve su kaynaklarının temizlemesini sağlamak amacıyla ileri arıtım yöntemleri geliştirilmiştir. Bu ileri arıtım yöntemlerinin başında ise hem çevre dostu hem de ekonomik olması yönünden biyoremediasyon gelmektedir. Biyoremediasyon, mikroorganizmaların kullanılmasıyla, kirleticilerin uzaklaştırılmasını sağlayan gelecek vadeden bir yöntemdir. Başarılı bir kirlilik kontrolü için öncelikle kirlenmiş alanların belirlenmesi, incelenmesi ve sınıflandırılması gerekmektedir. Kirlenen alanların iyileştirilmesinde uygun metotlar ve teknikler belirlenmeli ve program oluşturulmalıdır. Kirli alanların tespiti, giderimi ve yaptırımlarına ilişkin çalışmaların arttırılması büyük önem taşımaktadır. Evrensel bir problem halini alan kirlilik için en iyi çözüm kirliliği önleme çalışmalarıdır.
Referanslar
1. Akıncı. Y. C., Yüksek T., Demirel. Ö. (2016). Ağır metaller ile kirlenmiş toprağın iyileştirilmesinde Vetiver grass (Vtiveria zizanioides (linn.) nash) ve solucanların kullanılması. Mimarlık Bilimleri ve Uygulamaları Dergisi, 1.
2. Berkem A.R. (1996). Kimya tarihine toplu bir bakış. Türkiye Kimya Derneği Yayınları.
3. Deshmukh, R., Khardenavis, A. A., Purohit, H. J. (2016). Diverse metabolic capacities of fungi for bioremediation. Indian journal of microbiology, 56(3), 247-264.
4. Şekil 1. 5 Haziran 2020 tarihinde http://www.antbiokim.com/yag-emici- absorbanlar/ internet sitesinden alınmıştır.