Deli ve Dahi (The Professor and The Madman) Film İncelemesi
Nagehan Uzuner - İstanbul Bilgi Üniversitesi, İletişim Bilimleri Doktora Programı
Oxford İngilizce Sözlüğü’nün yaratım hikayesini konu edinen, dram ve biyografi türündeki The Professor and The Madman (Deli ve Dahi) Farhad Safinia’nın yönetmenliğinde 2019 yılında seyirciyle buluşur. Deli ve Dahi’nin oyuncu kadrosunda Mel Gibson, Sean Penn, Natalie Dormer ve Eddie Marsan yer almaktadır. Simon Winchester’ın edebi eserinden uyarlanan bu yapımın görüntü yönetmenliğini ise Kasper Tuxen üstlenmektedir. Film boyunca sekanslarda 18. yüzyıl İngiltere’sine dair kültürel kodlarla karşılaşılırken, delilik ve dahilik kavramlarının birbirlerinden roller çalarak zaman zaman birbirlerinin yerine geçtikleri görülmektedir[1].
Film Özeti
Herhangi bir formasyonu ve diploması bulunmayan hiperpoliglot (6 veya daha fazla dili konuşabilen) James Murray, Oxford Üniversitesi Denetim Kurulu’nu zorlukla ikna ederek aldığı projesini hayata geçirmek için gecesini gündüzüne katar. En büyük arzusu sözlüğün on bin kelimelik ilk baskısını tamamlamaktır. Bir süre sonra yayınevleri aracılığıyla İngilizce konuşan okur yazarların da çalışmaya gönüllülükle katkıda bulunmaları için çağrıda bulunur. Ekibiyle sürdürdüğü çalışmaları sırasında James Murray’ın eline akıl hastanesinden gönderilen büyük bir sözcük çalışması geçer. James Murray’a binlerce sözcükten oluşan bu çalışmayı gönderen kişi kamu sağlığını tehdit eden hastaların kapatıldığı bir akıl hastanesinde tedavi gören William Chester Minor adlı doktordur. James Murray, sözlük projesine yapılan bu katkıyı şaşkınlıkla ve hayranlıkla karşılar ve böylece ikilinin yolları bu sözlüğü tamamlamak amacıyla kesişir.
Modern Zamanlarda Delilik ve Dahilik
18. yüzyılda modern tıbbın doğuşuyla birlikte delilik kavramına bakış açısı da çeşitli değişikliklere uğramıştır. Tarih boyunca deliler özellikle Orta Çağ döneminde gündelik yaşamın bir parçası olarak görülerek sokaklarda serbestçe dolaşabilirlerken 18. yüzyıldan itibaren toplumdan tecrit edilmeye başlanırlar. Batı’da modern tıbbın doğuşu ve gelişimiyle beraber delilik tehlikeli olarak tanımlanır ve bu sebeple delilerin kapatılacağı akıl hastaneleri inşa edilir. Bu hastaneler aracılığıyla insanlarla delilik arasına duvarlar örülmeye başlanır. Modern tıbbın ürettiği çeşitli ölçeklere, ölçümlere ve cetvellere uymama durumuyla yeniden tanımlanan delilikle mücadelede topyekûn değişiklikler yapılmıştır. Artık herhangi bir psikopatolojisi bulunan kişiye şefkat ve anlayışla bakım veren aile ve yakınların yerini üniforma giyen karar vericiler almıştır[2].
Tarih boyunca her dönemin kendine has dinamikleri olduğu göz önünde bulundurulduğunda aklın ve rasyonalitenin delilik kavramının tam zıddında olacak şekilde konumlandırıldıkları görülmektedir. Modern tıbbın doğuşuyla birlikte delinin deli olduğuna karar veren ve deliliği aklın zıddında bir yerlere konumlandıran bir sistem doğmuştur[3]. Bu dikotomiye örnek olacak şekilde akıl, ancak bir normdan sapma durumunda ortaya çıkan patolojinin karşısındadır. Foucault’nun Delililiğin Tarihi adlı eserinde derinlemesine incelenen bu ikililik, Batı’daki delilik ve aklın arkeolojik bir çalışmasıdır. Foucault’ya göre delilik, toplumsal düzenin selamete çıkması için toplum sağlığının tam zıddına konumlandırılmakta ve normatif sistemlerin düzenli bir şekilde çalışması için ise elzemdir[2]. Foucault, hapishane, tımarhane, okul ve hastane gibi kurumların 18. yüzyıl civarında tesadüfen kurumsallaşmaya başlamadıklarını, tüm bu kurumların bizzat toplumda disiplini sağlamak üzere üretilmiş mekanizmalar olduğunu iddia eder. Foucault, modern tıbbın deliliği diğer hastalıkları sınıflandırırken kullandığı yöntemlerle görecelilikten uzaklaştırdığını, patolojik ve anormal olarak tanımlayarak güç ve erdem arasındaki ilişkilere işaret eder[4].
Delilik, aynaların arkasına sürülen sır gibi ince bir tabaka olarak aklın sırtına, onu parlatmak için karanlık bir zemine konumlandırılmıştır. Yine delilik, tarih boyunca aklın erişemediği, açıklayamadığı ve çözemediklerinde ortaya çıkan saygın bir durumdan moderniteyle yönetilmesi, bastırılması ve zapt edilmesi gereken bir duruma dönüşmüştür. Deliliğin tanımlanmasında aklın tanımının zıddından bahsedilmektedir. Türk Dil Kurumu’na göre ise delilik; deli olma durumu, cinnet olarak beyan edilmiş ve Peyami Safa’dan alıntılanan “Bir delilik, bir çılgınlık, bir hoppalıktır gidiyor.” cümlesiyle kavram yumuşatılmaktadır[5].
Delilikten Dahiliğe Geçiş
Murray’in Oxford İngilizce Sözlüğü’nün ilk baskısını yapabileceğine olan inancı Üniversite’deki Denetim Kurulu Üyeleri ve eşi tarafından şüpheyle karşılansa da Murray büyük bir inançla sarılır çalışmalarına. Murray, diplomasız olması sebebiyle Denetim Kurulu üyelerince hor görülür. Kalabalık ve sevgi dolu bir ailesi olan Murray aklın temsiliyetini film boyunca gururla üstlenir. Sonraları Amerika’ya gittiğinde şizofreni tanısı konulacak olan Dr. William Chester Minor ise sanrılarında karşılaştığı masum bir adamı tabancası ile vurarak öldürdüğü için önce hapishaneye akabinde de akıl hastanesine kapatılır. Burada başhekim tarafından iyileştirilme amacıyla çeşitli psikiyatrik deneylere maruz kalır. Uygulanan bu girişimler sebebiyle fizyolojik ve ruhsal bakımdan oldukça zarar görür ve mevcut durumu gittikçe kötüleşir. Ölümüne sebep olduğu adamın ailesine maddi olarak yardım etmek ister, kocası ölen anne ve çocuklarına büyük bir sempati besler. Film boyunca deliliğin temsiliyetini ete kemiğe bürüyen Dr. Minor insan aklının ücrasında yaşamak zorunda olan zeki, vicdanlı ve hızla karar alabilen bir cerrahtır. Dr. Minor gardiyan ile kurduğu ilişki yardımıyla dış dünya ile bağ kurmayı başarır. Hastanede yaşanan ölümcül bir kazada cerrahlığıyla başka bir delinin hayatını kurtarır. Her ne kadar kabul etmese de Dr. Minor, kocası ölen kadına gardiyan aracılığıyla maddi yardımlarda bulunur, görüştükleri sürede ona okuma-yazma öğretir ve kadına aşık olur. Zamanla ikilinin ilişkileri ilerler ve aşkı karşılık bulur. Dr. Minor ise yaşadığı vicdan azabıyla kendini cezalandırmak için hadım eder. Filmin anti kahramanı olarak Dr. Minor yaşadığı suçluluk nevrozlarını tüm çıplaklığıyla seyirciye aktarır.
Video 1. Deli ve Dahi Fragmanı[6].
Sonuç niyetine
Filmin ana öyküsü; ulusal kültürün en önemli parçası olan dilin tarihine yapılan yolculuktur[7]. Bu dönemde bir yandan dilbilim geliştirilmeye çalışılırken bir yandan da ruh bilimi müphemliğini korumaktadır. Beden ve ruh ilişkisi tam olarak kurulamadığı için Dr. Minor toplumdan tecrit edilmiştir. Etimolojinin konu edildiği sekanslar filmin olumlu duyguları üretmekte olduğu sahnelerdir. Murray’ın kendini bir işe tutkuyla adaması, statik olmayan ve olamayacak olan dilin zenginliği farklı dillerle karşılaştırmalı olarak sunulması ana öykünün gücünü ortaya koymaktadır. Murray aklı sembolize ederken, Dr. Minor deliyi sembolize etmekte ve her ikisi de dahilik noktasında kesişmektedir. Her iki karakter de tıkandıkları noktalarda birbirlerinin kurtarıcısı rolüne bürünmektedirler. Karanlık tonlarda bir aksiyon filmi edasıyla başlayan film sözlük hikayesinde gelişmeler oldukça açık renklerle ve bolca müzik desteğiyle akmaktadır. Filme konu olan sözlük yaratım meselesi, dilin en önemli kültürel miras olduğu mesajını verirken psikiyatri biliminde ise sevgi ve inanç temelli yaklaşımın sağaltıcı gücüne atıfta bulunulmaktadır.
Referanslar
Deli ve Dahi. IMBd. Erişim Tarihi: 21.05.2021 https://www.imdb.com/title/tt5932728/
Foucault, M. (2013). History of madness. Routledge.
Foucault, M. (2018). Kliniğin Doğuşu. EPOS Yayınları.
Uzuner, N. (2021). Modern Tıp ve Foucault. Erişim Tarihi: https://www.bezelyedergi.net/post/modern-t%C4%B1p-ve-foucault
Delilik. TDK. Erişim Tarihi: 24.05.2021 https://sozluk.gov.tr/
Video 1. Deli ve Dahi Fragmanı. ntv. Erişim Tarihi: 24.05.2021 https://www.ntv.com.tr/video/sanat/deli-ve-dahi-fragmani,me_VgCO85Uy6xFG7Hd_1pw
Deli ve Dahi (The Professor and The Mad Man) Film Arkası 97. Bölüm. TRT2. Erişim Tarihi: 24.05.2021 https://www.trt2.com.tr/sinema/film-onu-arkasi/deli-ve-dahi-the-professor-and-the-madman-or-film-arkasi-97-bolum-134409