top of page
beyaz logo.png

Genetik Geçişli Hastalıklar-2: Ateroskleroz (Damar Sertliği) ve Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)

Seda Koca – Beslenme ve Diyetetik, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi


1. Arteryoskleroz (Damar Sertliği)

Arteryoskleroz (damar sertliği) ve özellikle kalp damarlarının (koroner damarlar) hastalığı gittikçe daha sık görülmekte ve ölüm sebepleri arasında daha önemli yer işgal etmektedir. Bu artışın sebepleri arasında aşırı beslenme, sigara ve alkol, hareketsiz yaşama, mikroplu hastalıklardan ölümlerin azalarak damar hastalığına yakalanacak yaşa gelebilme gibi etkenler sayılabilir.


1. yüzyılda Viyana’da yaşayan ve çağdaş tıbba yön verenlerden sayılan Virchow, kandaki kolesterolün damar çeperinde birikmesi, damar sertliğinin başlıca açıklama tarzı olarak ileri sürdü. Bu bulgudan yaklaşık yüz yıl sonra Duguid, damar çeperinde küçük kan pıhtılarının (trombus) oluşmasını hastalığın ilk aşaması olarak belirledi. Duguid’e göre, damarın endotel adı verilen en içteki yüzeyinde pıhtı oluşuyor, pıhtı damar yüzeyine yapışıyor ve bundan sonra kandaki yağlar bu özelliği bozulmuş yüzeye birikmeye başlıyordu. Bu iki görüş tarzının hangisi doğru olursa olsun, aterosklerozda önemli olan faktörlerin sadece sıralanması değişmekte, pıhtılaşma da, kan yağları da damar sertliği oluşumundaki önemini korumaktadır.




Şekil 1 : koroner hastalıklar


Koroner hastalığın yerleşmesinde rol oynayan faktörler arasında;

  1. Genetik/kalıtım

  2. Cinsiyet (erkeklerde daha)

  3. Beslenme hataları (fazla kalori alma, fazla yağla beslenme)

  4. Hipertansiyon

  5. Diyabet

  6. Sigara

  7. Hareketsizlık, oturarak yaşamak

  8. Ruhi gerginlikler sayılabilir.


Şekerle damar sertliğinin ilişkisi

Şeker hastalığında damar sertliğinin sık görüldüğünü, ayrıca besinlerde fazla glukoz (şeker) bulunmasının karaciğerde kötü kolesterol yapımını uyardığına rastlanmıştır. Gerçekten de diyabet (şeker) hastalığında, kanda glukoz yüksekliği ile lipid (yağ) yüksekliği sıklıkla birlikte bulunur. Genellikle 45 yaşın üzerindeki kadın ve erkeklerde trigliserid (kanda yer alan bir tür yağ, lipid) düzeyinin yüksekliği ile gizli diyabet görülme olasılığı arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu bulunmuştur ().


Damar sertliğine sebep oluş bakımından bütün karbonhidratlar aynı derecede suçlanmamalıdır. Bazı araştırmalar basit bir karbonhidrat olan sakkarozu (çay şekeri) sorumlu tutmuştur. Sakkaroz yalnız çayda değil bütün tatlılarda, hamur işlerinde, kompostolarda vb. kullanılır. Sakkaroz kullanılmasıyla nişasta kullanılması (aynı kaloriyi verecek miktarlar) arasındaki fark, sakkarozun kana çabuk ve daha fazla karışmasıdır. Buğday unlu ve lifli (örneğin kepekli) bir karışım tüketildiğinde bunun hazmı hem yavaş olur hemde birtakım kayıplar olduğundan bütünü kana karışmaz. Aynı miktarda sakkaroz tüketilirse hem tamamına yakın bir kısmı kana karışır hemde bu olay çok çabuk olur.


Her gün kanına önemli miktarda şeker karışan bir kimsenin hem kilosu artar, hemde kolesterol düzeyi yükselir. Fazla salgılanan insülin hormonu, lipid sentezini artırır. Insülin, trigliseridlerin damar duvarına çökmesini de kolaylaştırır. Bu söylediklerimden çıkan diyet tavsiyesi, damar sertliği haştalığı kontrolünde şekerli maddelerden sakınmanın gerekli olduğudur.


2. Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)

Normal atardamar basıncının üzerine yükselen kan basıncı durumlarında hipertansiyondan söz edilir. Yüksek tansiyonlu hastaların diyetlerinde genellikle sodyum kısıtlaması yapılmaktadır. Sodyumun bizler için başlıca kaynağı sofra tuzudur. Bu nedenle hipertansiyon hastalarının diyetleri tuz kısıtlı olmaktadır.

Halk arasında uzun zamandan beri hipertansiyonla tuzun ilişkisi bilinir. Tansiyonu yüksek olanlar, az sodyum almaya dikkat ederler. Gerçekte her yüksek tansiyon vakası fazla sodyum alınmasına bağlı değildir. Sodyum fazlalığından bambaşka etkenlerle ortaya çıkan hipertansiyon tipleri de vardır; ancak sebep ne olursa olsun hipertansiyonu olan kişilerin az sodyum alması, tansiyon düşmesine yardımcı olur.



Şekil 2 : hipertansiyon

Normalde 100 gram ekmekle yaklaşık yarım gram sodyum (yaklaşık 1 gram tuz) alınır. Hipertansiyonda tuzsuz ekmek tavsiye edilmesi, bunun önemli bir miktar olması dolayısıyladır. Örneğin günde 3 gram tuz alması gereken bir kalp hastası, bunun iki gramını ekmekten alırsa yemeklere koyacak tuz hakkını kaybedebilir. Bu bakımdan mümkün oldukça tuzsuz ekmek tüketimi tavsiye edilir ve günlük tuz hakkının yemeklerde kullanılması önerilir.

Normalde bir erişkin insanın günlük sodyum ihtiyacı 3 gramdır. Fakat tuz birçok yemeğe çeşni verdiğinden aslında günlük ihtiyacın üzerinde tuz alınmaktadır. Birleşik Amerika’da yapılan bir araştırmada günde 6-8 gram arasında tuz alındığı tespit edilmiştir. Tuzlu kuruyemişler, tuzlu etler, turşular, peynirler ve yemek üzerine fazla tuz ekme alışkanlığımız düşünülürse, türk toplumu olarak bizde de 8-10 gram civarında günlük tuz alındığı kabul edilebilir.


Ayrıca tuz katılmasa bile et, yumurta, balık gibi besinlerde az da olsa tuz bulunur. Taze meyveler ve sebzeler tuz bakımından fakir olduğundan, ayrıca tuzlanmadıkça bunların tuzları hesaplanmayabilir. Tuzsuz yemekler iştah kapanmasına sebep olabileceği için yemeklere baharat veya limon ile tat verilebilir. Peynirlerin tuzunun da suda bırakılarak azaltılabileceği bilinen bir uygulamadır.


Yukarıda belirtmiş olduğum iki hastalık türü için de genetik faktörler her ne kadar rol almış olsa bile ortaya çıkış yönleri itibariyle sağlıksız ve dengesiz beslenme etkin rol oynamaktadır. Hipokrat’ın da dediği gibi “ne yersek o’yuz.”


Referanslar

  1. Şekil 1 : https://ahmetalpman.com/kalp-damar-hastaliklari/kalp-damar-hastaliklari-nedir/ (erisim tarihi: 20.06.2023)

  2. Şekil 2 : https://www.biolabltd.com.tr/hipertansiyon/ (erisim tarihi: 20.07.2023)

  3. Perales-Torres, A. L., Castillo-Ruíz, O., Castañeda Licón, M. T., Alemán-Castillo, S. E., & Jiménez Andrade, J. M. (2016). La diabetes y la alimentación determinantes en la progresión de aterosclerosis [Diabetes and type of diet as determinant factor in the progression of atherosclerosis]. Archivos de cardiologia de Mexico, 86(4), 326–334. https://doi.org/10.1016/j.acmx.2015.12.003

  4. Frisoli, T. M., Schmieder, R. E., Grodzicki, T., & Messerli, F. H. (2012). Salt and hypertension: is salt dietary reduction worth the effort?. The American journal of medicine, 125(5), 433–439. https://doi.org/10.1016/j.amjmed.2011.10.023


35 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page