top of page
beyaz logo.png

İnsülin Direnci


 

Kemal YILMAZ - İzmir Bakırçay Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Hemşirelik Esasları Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi, Ege Üniversitesi Hastanesi Acil Tıp Hemşiresi

 

Dünyada Diyabet Hastalığı Prevalansı Nedir?

Tüm dünyada diyabet tanısı görülme sıklığı 2000’li yılların başında 151 milyon iken 2009 yılına gelindiğinde bu rakam %88 oranında artarak 285 milyon rakamına ulaşmıştır. Günümüzde yetişkinlerin %9,3’nün, yaklaşık 463 milyon insanın diyabet hastalığıyla yaşadığı bilinmektedir. 20 yaş altındaki çocuklarımızda ise 1,1 milyon diyabet hastası bulunmaktadır. 2010 yılında yapılan çalışmalarla 2025 yılına gelindiğinde dünyada 438 milyon diyabet hastası olacağı tahmin edilmekteydi. Bu tahminler daha 2020 yılına gelindiğinde hastalığın öngörülenden 5 yıl öncesinde 25 milyonu aşmıştır. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun tahminlerine göre önümüzdeki on yılda hasta sayısı 578 milyon, 2045’te ise 700 milyonun üzerinde olacağını öngörülmektedir.[1]


Diyabet Hastalığı Nedir?

Diyabet hastalığı pankreas insülin salınımının mutlak veya kısmi yetersizliği veya insülinin etkisiz kalması ya da insülin yapısındaki bozukluklar sonucu gelişen, hiperglisemi ve glukagon yüksekliği ile kendini gösteren; protein, karbonhidrat ve lipid metabolizmalarının bozukluğu ile seyreden, akut metabolik ve kronik dejeneratif komplikasyonlara neden olan bir hastalıktır.[2-3] Tüm peptid hormonlar için model oluşturan insülin, pankreas dokusundan salgılanan iki polipeptit zincirden oluşan globüler bir proteindir. Pankreastaki beta hücrelerinden kan glikoz düzeyi arttığında salınımına başlanan insülin, vücutta glikoz ve amino asitlerin hücre zarlarına ulaştırılmasından, iskelet kaslarında glikojen oluşum sürecinin başlatılmasından, glikozun trigliseridlere dönüşümünden ve nükleik asit sentezinden sorumludur. İnsülinin metabolik fonksiyonu ise, kas ve yağ hücrelerine glikoz taşınmasıdır. İnsülinin etkisi, hücre içine giremediğinden dolayı hedef hücrelerin zarlarında bulunan reseptörlere bağlanmasıyla başlar. Bundan dolayı insülinin hücrede etkisini oluşturan insülin proteini değil bağlandığından aktifleştirdiği reseptörüdür. Hormondan gelen ilk mesaj önce reseptöre oradan hücre içi enzimlere aktarılır. İnsülin reseptörü sinyal proteinleri aracılığıyla hücre içindeki enzimlerin fosforilasyonunu başlatarak insülinin metabolik etki sağlayıcısı olan molekülleri aktive eder. Böylelikle periferdeki dokularda glikozun hücre içine alınıp enerji olarak kullanılmasını sağlar.[4-5]


İnsülin Direnci Nedir?

İnsülin direnci, adipoz doku, karaciğer ve kas dokuları olmak üzere hedef dokuların insülin stimülasyonunun bozulmasına karşı biyolojik yanıt olarak tanımlanabilir. Daha genel bir ifadeyle tanımlamak gerekirse hücrelerin insülin proteinine karşı duyarsız tepkisiz hale gelmesidir. Vücutta insülin üretimi yapılmaktadır fakat insülinin hücre zarındaki reseptörlerle gerekli yanıtı hücre içine aktaramadığı yani yanıt sisteminin bozulması bize insülin direncini gösterir. İnsülin direnci oluşumundaki başlıca etmen hücrenin fazla miktarda insüline maruz kalmasıdır. Vücudumuzun en önemli enerji kaynağı glikozdur. Glikozun hücre içine girerek gerekli olan enerjiyi sağlaması için insülin hormonuna ihtiyacı vardır. İnsülin direnci tam bu noktada karşımıza çıkmaktadır. İnsülinin kas, yağ ve adipoz dokudaki bazı nedenlere bağlı sinyal iletiminin yetersizliği insülinin reseptörü aktif kullanamamasına ve glikozun hücre dışında kalmasına neden olur.[6-7]


Vücut metabolizma fonksiyonu normal olan bireylerde 1 glikoz 1 ünite insülin ile kontrol altına alınabilirken, insülin direnci olan insanlarda metabolizma 1 glikozu kontrol altında tutmak için 2-3 ünite insülin salgılaması gerekir. Hücrenin insüline olan duyarlılığı azaldığı için glikozun depolanma ve kullanım süreci bozularak kan glikoz düzeyi artar. Bundan dolayı pankreas kan glikozundaki artışın sinyallerini alarak daha fazla insülin üretmeye başlar. Amaç glikozu hücre içine çekip kan glikoz düzeyini düşürmektir. Fakat insülin direnci arttığı için hücreye giremeyen glikoz ve onu hücre içine çekmeye çalışan ama başaramayan insülin fazlalığı görülür. İnsülin hormonu glikozu hücreye içine alamadığında glikoz yağ olarak depolanmaya başlar. Vücut yağlanması artan bireylerde tip 2 diyabet hastalığı, hipertansiyon hastalığı, kardiyovasküler hastalıklar gibi komorbid hastalıklar ortaya çıkmaya başlar. İnsülin direnci ve diyabet hastalığı sadece ilaç tedavisiyle değil doğru egzersiz ve dengeli düzenli beslenme ile kontrol altına alınabilir.[8-9]




Referanslar

1. International Diabetes Federation. Diabetes Atlas. 9th edition, 2019. http://www.idf.org/diabetesatlas

2. T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Kurumu Türkiye Diyabet Programı 2015-2020 Klavuzu

3. Louise Bowman M.D., Marion Mafham M.D., Karl Wallendszus M.Sc. Effects of Aspirin for Primary Prevention in Persons with Diabetes Mellitus. N Engl J Med 2018;379:1529-39

4. Guyton AC. Tıbbi Fizyoloji (çeviri: H. Çavuşoğlu, B. Çağlayan Yeğen). 13.basım. İstanbul: Güneş Tıp Kitapevleri, 2017;800-861.

5. Savaş H.B., Gültekin F. Insulin Resistance and Clinical Significance. Med J SDU / SDÜ Tıp Fak Derg 2017:24(3):116-125

6. Kenger B.E., Özlü T. Complex Relationship: Vitamin D, Insulin Resistance and Polycystic Ovary Syndrome. Türkiye Klinikleri J Intern Med. 2020;5(1):27-33

7. Andrew M. Freeman. Nicholas Pennings. Insulin Resistance. Campbell University, Ncbi Bookshelf. July 10, 2020.

8. Polat C. “İnsülin Duyarlılığının Arttırılmasında Egzersizin Ve Beslenmenin Önemi”, 2018. Vol:1, Issue:3; pp:432-437

9. Akyüzlü Z.N., Mutlu H.H. Can Triglyceride/Glucose İndex Be Used As A Marker Of İnsulin Resistance İn Patients With Thyroid Disease?. Ege Tıp Dergisi / Ege Journal of Medicine 2020; 59 (3): 165-173


97 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page