Kötü Anıları Temizlemek
Stajyer Dr. Merve Karaal, SANKO Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Beslenme, korunma, barınma ve üreme gibi temel içgüdüler (dürtüler) üzerine hayatlarını kuran insanlar, tüm yaşamları boyunca bu içgüdüleri hayatta kalmak için devam ettirirler ve deneyimlerini kılavuz edinerek çevrelerini kontrol etmeye çalışırlar. Kontrolün ellerinde olmadığı veya güçlerinin yetmediği durumlardan kendilerini korumaya çabalarken bir nevi savunma mekanizması olarak korkular meydana gelir. Bu sebeple korku öğrenilmiş bir duygudur ve beyinde hafızanın (bellek) bir parçası olarak yer alır.
Fizyolojik olarak, anılar beyinde, önceki sinirsel etkinliğin sonucu olan nöronlar (sinir hücreleri) arası sinaptik iletimin (sinir hücreleri arası veya bir sinir ve bir kas hücresi arasındaki bilgi aktarımı) temel duyarlılığının değişmesi yolu ile depolanır. Bu sayede kazanılan yeni veya kolaylaştırılmış yollara bellek izleri denir. Bu izler anıların tekrar canlandırılması için önemlidir. Bazı anılar yalnızca birkaç dakika zihinde kalırken bazıları günlerce hatta yıllarca kalabilir. Bu sebeple bellek üç grupta sınıflandırılır; Kısa süreli bellek saniyeler ile, Orta Süreli Bellek günler ve haftalarla ölçülür. Bu bellekler sinapslarda meydana gelen kimyasal değişiklikler ile oluşurlar. Uzun süreli bellekte depolananlar ise yıllarca hatta hayat boyu akılda kalabilir. Uzun süreli bellekte meydana gelen depolama yalnızca sinapslardaki kimyasal değişikliğin değil, yapısal değişikliklerin de sonucudur.(1)
Beynin duygulardan, davranışlardan, uzun süreli hafızadan ve koku duyusundan sorumlu olan sistemi limbik sistemdir. Limbik sistem içerisinde bulunan Hipokampus’un kısa süreli hafızayı, uzun süreli hafızaya aktarmak gibi çok önemli bir görevi vardır.(2)
Limbik sistemin bir diğer elemanı olan Amigdala -Latince badem anlamına gelir- beynin temporal lobunda bulunan badem şeklindeki bir bölgedir. Bellek, karar verme, korku ve agresiflik gibi duygusal süreçlerin kontrolünde çok önemli rol alır. Sağ ve sol olmak üzere iki kısımdan oluşur.(3)
Sağ Amigdala olumsuz duyguları işlemekten sorumludur. Özellikle korku ve mutsuzluk duygusu buradan kontrol edilir, korkuya bağlı koşullanma tam olarak bu bölgede gerçekleşir. Buna karşın sol Amigdala olumlu duygular veya korku gibi olumsuz duygulardan sorumludur. Olumsuz anılarımız her iki taraftan da kontrol edildiğinden mutlu olduğumuz anılara kıyasla hatırlamak daha kolay bir hal alır. İki tarafın da ayrı görevleri olmasına rağmen duyguları yorumlamak ve depolamak için birlikte hareket eder.(3)
Korku koşullanmasında, korku uyaranları Amigdala’nın bazolateral kompleksine gelir. Burada bağlantılar oluşur. Hayatımızı etkileyecek olan uyaranlar hemen etiketlenir ve genellikle kişi uykudayken kalıcı belleğe kaydedilir.(3) Herhangi bir sebep ile Amigdala çalışmadığında korku belleğe geçirilemediği için kişi korku duygusu hissetmez.
Duygusal tepkimelerde rol oynayan ve korku anında aktifleşen Amigdala tehditin zararsız olduğuna karar verdiğinde, prefrontal korteks (beynin alın hizasında bulunan bölgesi) devreye girer ve korku azalır. Andrew Holmes, National Institutes of Health (NIH)’de yürütmüş olduğu bir araştırmada korku dolu hatıralarımızı söndürme yeteneğimizin, Amigdala ve prefrontal korteks arasındaki koordinasyonun sonucu olduğuna ulaştı. Holmes ve ekibi, ilk olarak fareleri ayak tabanlarından verilen bir şok ile koşullandırılmış bir ses korkusuna dair eğitti. Ardından şok olmadan tekrar tekrar verilen ses ile farelerin sesin zararsız olduğunu öğrenmelerini beklediler. Bu çalışmada araştırmacılar farelerin Amigdala ve prefrontal korteks bağlantılarını bozdular. Bu bağlantının bozulmasının, farelerin söz konusu zararsız tonun yarattığı negatif ilişkilendirme ile başa çıkamadıkları bulgusuna ulaştılar. Bu demek oluyor ki, fareler uzun süre boyunca ardından ayak şoku verilmeyen sesten korkmaya devam ettiler. Araştırmacılar Amigdala ve prefrontal korteks arasındaki bağlantının uyarılmasının korku hafızasında hızlı bir yok oluşa sebep olduğunu keşfettiler.
Korku hafızamız, hayatta kalma içgüdümüz ışığında bizi yönlendirirken bir yandan da sosyal hayatımızı etkileyerek bizleri istemediğimiz durumlar içerisinde bırakabilir. Bu durumu bir örnek ile açıklayacak olursak; küçüklüğünün hareketli dönemlerinde olan bir kız çocuğunun, oradan oraya koştururken, ayağının altından geçen bir kediye bastığında hissettiği duygular ve hafızasında yer edinen “ya bir daha basarsam” korkusu, büyüdüğünde dahi bulunduğu ortamda hareketli bir kedi olduğunda onu kıpırdamamaya itmekle kalmıyor, bir kedi kucağına verildiğinde hiçbir korku göstermezken, kedinin yerde olduğunu gördüğünde büyük bir korku ile yerinden fırlayıp, o ortamdan uzaklaşma ihtiyacı hissediyor. Peki ya küçüklüğün kalma bu tatsız anıyı unutmak mümkün olsaydı?
California Üniversitesi'ndeki araştırmacılar Woo Bin Cho ve Jun-Hyeong Cho, korkuları oluşturmada görev alan nöronlar arasındaki bağlantıları zayıflatarak belirli korku hatıralarını seçici olarak silmek için bir yöntem geliştirdiler. Fare modeli kullanılan bu araştırma şartlandırılmış korku hafızasının beyinde nasıl kodlandığı konusuna da ışık tutuyor. Bu araştırma sonucunda işitsel bir uyaran ile ilişkili korku hafızası oluşumunun, korku öğrenmesi ve hafıza için önemli olan Amigdala’nın sinaptik bağlantılarında seçici bir güçlendirme meydana getirdiği gözlendi. Ayrıca bağlantıların seçici olarak zayıflatılmasının, sözü edilen işitsel uyaran için korku hafızasını sildiği gösterildi. Gelelim bu deneyin nasıl yapıldığına.
Araştırmacılar Cho ve Kim genetiği değiştirilmiş fareleri yüksek frekanslı ve düşük frekanslı olmak üzere iki farklı sese maruz bıraktılar. Her iki tonda da fareler korku tepkisi vermedi. Daha sonra, sadece yüksek frekanslı ses ile eş zamanlı olarak farelerin ayak tabanlarından ufak bir şok vererek deneyi devam ettirdiler. Düşük frekanslı sese herhangi bir ek işlem uygulanmadı. Araştırmacılar gözlemlerinde, yüksek frekanslı ses çalındığında ve şok işlemi uygulandığında farelerin donma davranışı (tüm hareketlerin durdurulması) sergilediklerini fark ettiler. Bir süre sonra yüksek frekanslı sesi elektrik şoku olmadan verdiklerinde fareler donma hareketini sergilemeye devam ettiler ve düşük frekanslı sese karşı böyle bir tepki göstermediler. Farelerin beyinleri incelendiğinde bu tür davranışsal eğitimin Amigdala’daki sinaptik bağlantıları güçlendirdiğini gösterildi.
Deneyin bundan sonraki kısmında optogenetik yöntemi kullanıldı. Optogenetik, genetik olarak ışığa duyarlı araçlar kullanılarak canlı doku ve hücrelerde belirlenmiş hücresel aktiviteleri izlemek için optik ve moleküler stratejilerin bütünüdür. (6) Araştırmacılar optogenetik yöntemi ile sinaptik güçlenmeleri zayıflattılar. Yapılan işlemin ardından farelere yüksek ve düşük frekanslı sesler verildiğinde donma hareketi gözlenmedi.
Beynin kötü hafızaları temizlemesinden sorumlu yeni nöronal bağlantıları belirleyen bu çalışmalar Travma Sonrası Stres Bozukluğu gibi hayatı etkileyen hastalıkların tedavisine bir yaklaşım olduğu gibi kişinin kendisinin veya yakınının ölüm veya yaralanma tehlikesi bulunduran ve daha sonrasında korku, dehşet veya çaresizlik hissi yaratan ruhsal travmaların atlatılması için de bir umut ışığı olarak yer almakta. Aynı zamanda bağımlılık davranışlarının tedavisine de farklı bir yaklaşım getirmesi bekleniyor.
Kaynakçalar
1. Yılmaz Ö, Beyin Korteksi, Beynin Zihinsel İşlevleri, Öğrenme ve Bellek. Çağlayan- Yeğen B (eds.). Guyton ve Hall Tıbbi Fizyoloji, 13.Baskı, İstanbul, 2017, s.746-749.
2. Bakırcı ÇM, Amigdala, Hipokampüs ve Bellek üzerine. Evrim Ağacı, Temmuz 2011.
3. What is the Amygdala? ScienceBeta, Mayıs 2010.
4. Stetka, B. “How the Brain Purges Bad Memories.” Scientific American Mind November/December 2015: 8.
5. Benno Roozendaal, Bruce S. McEwen & Sumantra Chattarji: Stress, memory and the Amygdala. Nature Reviews Neuroscience volume 10, 2009
6. Beyaz S, Aslan A. Optogenetik. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 23 (2): 182-191, 2018