Laktoz İntoleransı
Aylin Baytöre - İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi
Laktoz
Süt ürünlerindeki ana şekerdir. Birer mol galaktoz ve glikoz moleküllerinin 1,4 glikosit bağı ile birleşmesi sonucu oluşmuştur. Disakkarit formdadır. İnek sütündeki oranı ortalama % 4,6, anne sütünde % 7,1'dir. Besinlerle aldığımız laktoz ince bağırsağa gelene kadar sindirim işlemine uğramaz. İnce bağırsakta parçalanıp ardından emilmesi için özel bir enzim olan laktaz ile etkileşir. Laktaz bağırsakta epitel hücrelerin fırçamsı sınır dediğimiz kısımda bulunur. Bu enzim LTC geni tarafında kodlanır. Hidrolizi özellikle ince bağırsağın proksimal jejunum kısmında gerçekleşir. Sindirim sonucu monosakkaritlerine yani glikoz ve galaktoza dönüşür. Emildikten sonra glikoz vücutta enerji kaynağı olarak kullanılır; galaktoz ise glikolipid ve glikoprotein yapısında kullanılır.1,4

Laktoz İntoleransı
Günümüzde gittikçe artan semptomları ile çağımızın yeni hastalıklarından biridir. En yaygın karbondirat intoleransı olan laktoz intoleransı; temelde süt ve süt ürünlerinin tüketilmesinden sonra kolondaki sindirilmemiş laktoz nedeniyle meydana gelen sindirim bozukluğu olarak bilinir.
Konjenital Laktoz İntoleransı: Oldukça nadir görülen bir türdür, sınırlı sayıda vaka tanımlanmıştır. Otozomal resesif genler ile karakterize genetik bir hastalıktır. Doğumdan itibaren ince bağırsakta laktaz enzimi üretilmez ya da yetersizdir. Özellikle Finlandiya’da nispeten çok görülmektedir.
Primer Laktoz İntoleransı: En çok karşılaştığımız türdür. Yetişkin tip laktaz eksikliği olarak bilinir. 2-3 yaşına kadar laktaz aktivitesi oldukça yüksektir. Yaşla beraber laktaz enzimindeki üretimin azalmasıyla ortaya çıkar. Bu durum çeşitli semptomlar ile kendini göstermeye başlar. Laktoz intoleransının bu formu bazı topluluklarda daha sık görülür yani kısmen genler sorumludur diyebiliriz. Özellikle Afrika ve Asyalılarda daha sık görüldüğü çeşitli çalışmalarla ortaya konmuştur.
Sekonder Laktoz İntoleransı: Prevalansı düşüktür. Bağırsakta mukozal ağır hasar oluşturan bazı hastalıklar sonucu oluşur. Hasar sonucu bağırsak emilim yüzeyi azalır. Kistik fibrözis, Crohn, gastrit veya çölyak gibi hastalıklarla laktoz intoleransının görülmesini tetikleyebilir. Geri dönüşümü doğru bir tedavi ile mümkündür, doğru diyet ile desteklendiğinde normal mukozaya geri dönüş görülmektedir.1
Onkogenetik Laktoz İntoleransı: Geç başlangıçlı olarak tanımlanır. Kalıtsal bir durumdur. Görülme sıklığı etnik gruplara göre farklılık göstermektedir. 3-6 yaş aralığında görülür. Laktoz alımından yaklaşık 8 saat sonra gaz, ishal, karın ağrıları şeklinde kendini göstermeye başlar.
Laktoz İntoleransında Semptomlar
Vücutta görülen belirtilerin; besinler ile alınan laktoz miktarına, mide boşalma hızına ve bağırsak mikrobiyotasına göre farklılık göstereceği unutulmaması gereken bir ayrıntıdır. En belirgin semptom sindirilmemiş laktozun ozmotik bir kuvvet ile diyareye (ishal) neden olmasıdır. Sindirilmemiş laktoz bağırsağın pH’sını asidikleştirir, ozmotik yük artışıyla birlikte sulu, hacimli bir dışkı oluşur. Bununla beraber ince bağırsak ve kolonda bakteriler tarafından fermente edilerek kısa zincirli yağ asitleri, hidrojen (H2 ), karbondioksit (CO2 ) ve metan (CH4 ) oluşumuna neden olmaktadır. Bu olaylara bağlı olarak ince bağırsakta şişkinlik hissi, fokal olmayan (sınırı belli olmayan) karın ağrısı, bulantı, bağırsak hareketliliğinde artış ve ishal klinik semptomlar arasındadır. Bu tipik semptomlarla, laktoz içeren besini aldıktan 30 dakika ile 2 saat sonra karşılaşılmaktadır. Baş ağrısı, bulantı, kusma, hafıza kaybı, kas ve eklem ağrıları, hafıza bozukluğu bağırsak sistemi dışındaki semptomlara örnek verilebilir.1,3
Teşhis
Teşhis için çeşitli yöntemler vardır ancak izlenen ilk yol genellikle hastanın diyetinden laktoz içeren ürünlerin çıkarılması ve semptomların bu süre zarfında izlenmesidir. Laktoz intoleransı teşhisinde kullanılan bazı testler şöyledir:
Hidrojen nefes testi: Sindirilmemiş laktozun bakteriyel yıkımına dayanır. Bireye içinde laktoz bulunan bir içecek içirilir. Ardından nefes içindeki hidrojen seviyesi ölçülür (10-15dk aralıklarla). Bu ölçüm belirli zaman aralıklarıyla yapılır. Laktozun sindirilmediği durumda hidrojen gazı oluşur. Normal bireylerde nefeste fazla hidrojen bulunmaz. Yüksek nefes hidrojeni ortada bir problem olacağına işaret eder. Diğerlerine göre daha çok tercih edilen bir yöntemdir.
Laktoz intoleransı testi: Bireyden laktoz içeren bir içecek verilmeden önce ve sonra kan örnekleri alınır ve kandaki glikoz miktarı ölçülür. Toleransı olan bireylerde laktoz parçalanamayacağı için kan glikozunda artış görülmez.
Dışkı asitliği testi: Bebekler ve çocuklar için kullanılan bir testtir. Sindirilmemiş laktozun dışkıda oluşturduğu bazı asitlerin ölçülmesine dayanır. Dışkıda glikoz görülmesi de problemin habercisi olabilir.
İnce bağırsak biyopsi: Uygulaması zordur. Doğrudan laktaz enziminin aktivitesi ölçülür.
Laktoz intoleransın teşhisinde, laktaz enzimini kodlayan gende meydana gelen polimorfizmlerin belirlenmesi esasına dayanan genetik testler de kullanılabilmektedir. Bu amaçla en çok MCM6 genindeki - 13910*T polimorfizminin belirlenmesine yönelik testler uygulanmaktadır. 2
Süt Alerjisi ve Laktoz İntoleransı
Bu iki kavram günümüzde hala karıştırılmaktadır ancak altında yatan mekanizmalar tamamen farklıdır. Süt alerjisi vücudun bağışıklık sistemi ile ilgilidir. En yaygın gıda alerjilerinden biridir. Buradaki durum bağışıklık sisteminin sütün yapısında bulunan bir veya birden fazla proteine verdiği tepkidir. Genelde 1 yaşından önce görülür. Her iki olay da mide ve bağırsık sistemine ait semptomlar gösterirler. Süt alerjisinde sindirim sistemi rahasızlıklarının yanında döküntü, kaşıntı, pullu veya kuru bir cilt eşlik edebilir. Doğru bir diyetle bu durum kontrol altına alınabilir. Burada önemli olan doğru teşhisin en kısa sürede konmasıdır.
Tedavi
Semptomlar hastayı rahatsız eder düzeyde ise tedavi elzem bir hal alır. Tedavinin temeli, diyette laktoz içeren gıdaları azaltmaktır. Ancak bu durumun bazı dezavantajları da vardır. Kalsiyum, fosfor ve diğer vitaminlerin diyetten çıkarılması bazı sağlık problemlerini ortaya çıkarmaktadır. Semptomların görüldüğü kesin bir laktoz miktarı yoktur. Çoğu araştırma genelde laktoz intoleransı olan kişilerin 12-15g laktozu tolere ettiğini göstermektedir. Bu miktar yaklaşık olarak 1-2 bardak sütteki miktara denk gelmektedir. İnek sütü, koyun sütü, keçi sütü, sütlaç, dondurma gibi besinlerin laktoz miktarı yüksektir. Laktoz İntoleransı olan bireylerin saf süt yerine fermente süt ürünlerini tercih etmeleri önerilir. Yoğurttaki L.bulgaricus ve S.thermophilus mikroorganizmaları laktozu fermente eder ve sindirimi kolaylaştırır. Bu yüzden laktoz miktarı süte göre daha azdır. Bununla beraber sütü başka yiyeceklerle beraber tüketmek de semptomları azaltacaktır.1
Süt ve süt ürünleri içinde bulunan kalsiyum kemik sağlığı için oldukça önemlidir bununla beraber kan basıncının düzenlenmesi, büyüme ve gelişme, immün sistemin işlevi için de gerekli bir mineraldir. Bu yüzden süt ürünlerinin tamamen kısıtlanmaması istenir.
Bazı besinler doğası gereği laktozca fakirdir. Yoğurt, ayran, kefir bu hastalar için avantajlı süt ürünleridir. Yapılan çalışmalar probiyotik ve prebiyotik kullanımı ile semptomların azalacağı yönündedir.
Tedavi seçeneklerinden bir diğeri doktor gözetimi ile enzim replasmanıdır. Bu enzimin sıvı ve katı formları mevcuttur. Süt içine damlatmak ya da süt ürünleriyle beraber kullanılmaktadırlar.
Kaynakçalar
1-Rienzo, T., Dangelo, G., & Daversa, F. (2013). Lactose intolerance: from diagnosis to correct management. Rome, Italy: European Review for Medical and Pharmacological Sciences.
2-Demirgül, F., & Demirgül, R. (2019). Laktoz İntoleransın Prevalansı, teşhisi ve laktozsoz beslenme tavsiyeleri. Food and Healt, 281-290.
3-Costanzo, M., & Canani, R. (2018). Allergic or Pseudo-Allergic Gastrointestinal Disorders. Annals of Nutrition&Metabolism, 30-37.
4-Yıldırım, D., & Özen, H. (2017). Laktoz İntoleransı Tıbbi Beslenme Tedavisi Olgu Sunumu. Journal of Nutrition and Dietetics.