Vejetaryenlik Genetik Olabilir mi?
Nurhayat Kayar - Biyoloji Öğretmeni, Baksan Mesleki Eğitim Merkezi
Vejetaryenlik ve Gen
Et, et ürünleri, kümes hayvanları ve balık tüketmekten kaçınmak olarak tanımlanan vejetaryen diyetler Batı ülkelerinde popülerlik kazanmaktadır. Önceki ileriye dönük kohort çalışmaları, obezite ve iskemik kalp hastalığı dahil olmak üzere çeşitli koşullar için et yiyenlere kıyasla vejetaryenler de daha düşük risk bildirmiştir, ancak hemorajik inme ve bazı kırıklar için daha yüksek riskler bildirilmiştir. Bir kişinin vejetaryen diyetini izleme kararına katkıda bulunan faktörleri anlamak, hastalık risklerindeki farklılıkların altında yatan mekanizmaları anlamak açısından önemli olabilir. Ayrıca, bu davranışsal özellik ile ilgili genetik faktörlerin belirlenmesi, Mendelci randomizasyon yöntemleriyle nedenselliği değerlendirmeye yardımcı olabilir. Vejetaryenliğe genetiğin katkısı, yakın zamana kadar diyet ve genetik varyantlarla ilgili büyük çalışmaların eksikliğinden dolayı büyük ölçüde bilinmemektedir. Bununla birlikte, önceki çalışmalar diyet modelleri, gıda tercihleri ve iştah için orta ile güçlü arasında kalıtım ilgisi olduğunu bildirmiştir. İngiltere Biobank kohortunu kullanarak yapılan bir genom çapında ilişki çalışması, (GWAS) yoluyla vejetaryenlikle ilişkili genetik lokusları belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Birleşik Krallık Biobank, 2006-2010 yılları arasında Birleşik Krallık’ ta işe alınmış 40-69 yaş arası yaklaşık 500.000 kişiden oluşan muhtemel bir kohort çalışması yapmıştır. Katılımcılar Ulusal Sağlık Hizmetleri kayıtlarından belirlenmiş ve 22 değerlendirme merkezinden birinin 25 mil yakınında yaşamışlardır. İşe alımda katılımcılar dokunmatik ekranlı bir anket doldurmuş, fiziksel ölçümler yaptırmıştır. Bu kişilerden kan örnekleri alınmış ve kişiler bilgilendirilerek onay vermeleri sağlanmıştır. Kan örneği tahlil yöntemleri ve kalite prosedürlerinin ayrıntıları çevrimiçi olarak yayınlanmıştır. Çalışma, Kuzey Batı Çok Merkezli Araştırma Etik Komitesi tarafından onaylanmıştır.
Katılımcıları vejetaryen veya vejetaryen olmayan olarak sınıflandırmak için dokunmatik ekran "yemek sıklığı" anketindeki (FFQ)(Gıda Frekans Anketi) bilgiler kullanılmıştır. FFQ, yiyeceklerin tüketim sıklığıyla ilgili, cevapları "asla" ile "günde bir veya daha fazla" arasında değişen 29 soru içermektedir. Ve et ve balık alımı için oldukça güvenilir olduğu görülmüştür. Et (işlenmiş et, sığır eti, kuzu veya koyun eti, domuz eti, tavuk, hindi veya diğer kümes hayvanları dahil) ve balık (yağlı balıklar ve diğer balıklar dahil) tüketimiyle ilgili tüm sorulara 'asla' yanıtını vermeleri halinde katılımcılar vejetaryen olarak tanımlanmıştır. İlgili soruları cevaplamayan katılımcılar hariç tutulmuştur (n = 11.557). Çalışmanın sonunda kromozom üzerinde VRK2 geninin yakınında vejetaryenlikle önemli ölçüde ilişkili olan bir lokus, rs10189138 belirlenmiştir. VRK2, çeşitli sinyal iletim kademelerinde önemli olan bir serin / treonin kinazdır. Önceki çalışmalar, bu lokusta, toplam sığır eti, kuzu / koyun eti, domuz eti ve işlenmiş et alımındaki farklılıklar, daha yüksek şizofreni riski, majör depresif bozukluk ve genetik genelleşmiş epilepsi ve daha uzun uyku süresi ile bir ilişki bildirmiştir.[1]
Neden bazı insanlar sadece katı bir vejetaryen diyetine bağlı kalarak sağlıklı kalabilir? Neden başkaları günde bir biftek yiyebilir, zayıf kalabilir, kalp hastalıklarından kaçınabilir? Cevaplar mirasınızda yatıyor olabilir.
Cornell Üniversitesi araştırmacıları, yüzlerce nesil boyunca vejetaryen diyetlerini tercih eden popülasyonlarda evrimleştiğini söyledikleri büyüleyici bir genetik varyasyon buldular. Vejetaryen alelin coğrafyası çok geniştir ve bugün bile yeşil diyet uyguladığı bilinen Hindistan, Afrika ve Doğu Asya'nın bazı bölgelerinden insanları içermektedir. Araştırmacı Kaixiong Ye, vejetaryen adaptasyonunun insanların "omega-3 ve omega-6 yağ asitlerini verimli bir şekilde işlemesine ve bunları erken beyin gelişimi için gerekli bileşiklere dönüştürmesine" izin verdiğini söylemiştir. Omega-3 balıkta, kepekli tahıllarda, zeytinyağında, meyvelerde ve sebzelerde bulunurken, omega-6 sığır eti, domuz ürünleri ve kurabiye, şekerleme, kek ve cips gibi paketlenmiş pek çok atıştırmalık gıdada ve ayrıca kuruyemişlerde ve sebze yağlarında bulunmaktadır. Çalışmalar, insanların omega-6'nın omega-3 esansiyel yağ asitleri oranının 1: 1 olduğu bir diyetle evrimleştiğini, ancak Batı diyetinin 15 veya 16: 1'e yakın bir orana sahip olduğunu ileri sürmüştür. Aksine, Akdeniz diyeti, ikisi arasında eşit bir dengeye sahip olmaya daha yakındır ve birçok doktor tarafından tavsiye edilmektedir.[2]

Vejetaryenlik ve Hastalıklar
Bilimsel bir dergide ilk kez bir ekleme aleli (DNA bazlarının bir genoma eklendiği) adı verilen belirli bir genetik varyasyon ile vejetaryen diyetleri arasındaki bağlantıyı gösteren bir araştırma makalesi daha yayınlandı. Buradan, bu alele sahip olan insanların, erken beyin gelişimi ve iltihabı kontrol etmek için ihtiyaç duyduğumuz kimyasallara omega-3 ve omega-6 yağ asitlerini daha verimli bir şekilde işleyebileceği hipotezi ortaya çıktı. Yiyecek için bitkilere daha fazla güvenen insanların et yiyen insanlardan daha fazla sayıda bu alele sahip olduğu bulundu. Yeni bir araştırmaya göre uzun süreli vejetaryenlik, insanları kolon kanseri ve kalp hastalığı açısından yüksek risk altına sokan genetik bir mutasyonla karşı karşıya bırakıyor. Araştırmacılar, ağır, sebze bazlı diyete sahip Hintlilerin, onları öldürücü kalp ve kolon koşullarına karşı savunmasız bırakan bir "alel" olan genetik bir varyasyon geliştirdiğini buldular. Nesiller boyu vejetaryenlik, kalp hastalığı ve kanser riskini artıran genetik mutasyonlara neden olabilir. Araştırmacılar, uzun süreli vejetaryen beslenmenin, popülasyonların, onları iltihaplanmaya karşı savunmasız kılan DNA taşıma olasılığının daha yüksek olduğu anlamına geldiğini buldu. Mutasyonun vejetaryenların bitkilerden gerekli yağ asitlerini emmelerini kolaylaştırdığına inanılırken, ancak aynı zamanda iltihaplı hastalıkları ve kanseri artıran araşidonik asit üretimini de artırdığı bildiriliyor.[3]
Konu ile ilgili başka küçük bir çalışmada, geleneksel vejetaryen toplumlarda daha yaygın olarak bulunan bir gen varyantının, vücudun genellikle et ve balık yiyerek elde edilebilecek temel bileşikleri yapmasını sağladığı bildirildi. Araştırmacılar, mutasyonu, yaklaşık 2.500 yıldır büyük ölçüde vejetaryen olan Hindistan'ın Pune kentinde yaşayanların% 68'inde buldular. Aynı mutasyon, Kansas'taki Amerikalıların%18'inde bulundu. Diyetlerinden yeterince uzun zincirli omega-3 ve omega-6 yağ asitleri almayan topluluklar evrim mekanizması yoluyla "vejetaryen" gen varyantının daha yaygın hale geldiği konusunda güçlü bir örnek oluşturdular.[4]
Görüldüğü gibi uzun süreli bir vejetaryen beslenme bazı gen mutasyonlarının oluşmasına yol açabiliyor ve mutasyon sonucu yeterince alınmayan hayvansal kaynaklı besinlerden dolayı sıvı yağdan elde edilen linoleik asitten araşidonik asit sentezlenebiliyor. Araşidonik asit hücre zarının bileşenlerini oluşturmasına rağmen vejetaryenlik bu asitin üretimini arttırdığı için inflamasyon sonucu kanser ve kalp hastalıklarına davetiye çıkarabiliyor. Olumlu sonuçları olmasına rağmen bu olumsuzluklar vejetaryenlikten çok Akdeniz diyetinin doktorlar tarafından daha fazla oranda tavsiye edilmesine yol açıyor.
Referanslar
1. Georgina K. Fensom, Karl Smith-Byrne, Colm D. Andrews1, Tim J. Key, Ruth C. Travis, Genome-wide association study of vegetarianism in UK Biobank identifies association with VRK2 [version 1; peer review: awaiting peer review],18 December 2020
2. Ariana Eunjung Cha,Is vegetarian diet really healthier? Depends on your genes,7 April 2016
3. Andrew Porterfield, Being a vegetarian can kill you? How the press mashed a genetics story,4 April 2016
4. Robin Bisson, Despite recent reports, vegetarianism does not cause Cancer,8 April 2016
5. Jonathan Leake, Vegetarianism might be in your genes: Study suggests genetic predisposition to a meat-free diet,20 January 2021