Nefesin Psikolojik ve Fizyolojik Etkileri Neler?
Nur Ateş Alver - Nefes Analisti ve Nefes Koçu
“ Aynı nefes ve aynı düşünce alışkanlıklarına sahip insanlar aynı hastalıklara yakalanıyorlar.”
İyileşmek istiyorsan
Nevşah Fidan Karamehmet
“Nefes” denildiğinde akla ilk gelen şey, nefesin bir beyin sapı refleksi olduğu ve her gün doğal olarak alıp verdiğimiz hava olarak tanımlanmasıdır. Fakat bizler solunumumuz üzerinde değişiklikler yaparak, solunum kimyamıza ve psikolojimize nasıl etki ettiğimizin farkında değiliz. Yani bu durum sandığımız kadar basit olmayabilir. Çünkü nefes, solunum refleksinden farklı işliyor ve değiştirilebiliyor.
Psikolog ve Nefes Koçu Selen İşcan, “Psikolojik durumumuzu manipüle etmek adına solunumumuzu değiştirip, öğrenilmiş nefes alışkanlıklarına çeviriyoruz. Birtakım duygulardan kaçınmak için, birtakım duygusal durumlarda kalmak için, dünyada olan bazı durumları içselleştirmemek için, yani bir seviyede kendimizden kopabilmemiz için nefes alışkanlıkları geliştiriyoruz. Yani hep iyi hissetmek istiyorsak, strese girmemek istiyorsak, gergin olmamak istiyorsak anlam yüklediğimiz kötü duygulardan kaçıyorsak çeşitli nefes alışkanlıkları geliştiriyoruz. Bu yüzden şu anda nefes çalışması dendiğinde birçok kişinin aklına sadece duygusal psikolojik rahatlama geliyor. Ama nefes dediğimizde burada fizyolojimizden de bahsediyoruz. Disfonksiyonel nefes alışkanlıklarının psikolojimize nasıl etki ettiğine bakmanın yanı sıra, asıl fizyolojimizi nasıl etkilediğine bakıyor olmak çok önemlidir. Aldığımız her disfonksiyonel nefesin, solunum kimyasal ekseninin dengesini bozuyor olması sağlımızı önemli ölçüde etkilemektedir” diye belirtmektedir.
“Doğal nefes” denildiğinde aslında nefesin tüm vücuda entegre olduğu durumdan söz edilmektedir. Kişinin fizyolojik olarak solunumla ilgili bir rahatsızlığı yok ise, nefes ile birlikte hücrelerimize kadar oksijen alınır ve oksijen tüm organlara taşınır.
Şimdi biraz Nefes ve Hastalıklar açısından bakmaya çalışalım. Sığ nefes nedir? Hızlı nefes aldığımızda ne olur? Yavaş nefes aldığımızda ne olur? “Aldığımız nefes bedenimizi zihnimizi ve duygularımızı nasıl etkiliyor?”
Nefes uzmanı Nevşah Fidan Karamehmet “Sığ nefes aldığımızda örneğin nefes kapasitemizin sadece yüzde 30’unu kullandığımızda (ki ülkemizdeki insanların yüzde 90’ı bu durumda) içimize çektiğimiz oksijen ve yaşam enerjisi yeterli düzeyde olmadığı için kendimizi yetersiz hissederiz. Zihnimizi iyi kullanamayız, arızalar (konsantrasyon eksikliği, hafıza kaybı, bu arızalardan sadece ikisi) başlar. Öte yandan kaslarımız sinir sistemimiz, kanımız, organlarımız tam kapasite çalışamaz.
Hızlı nefes aldığımızda zihnimiz, kalp atışlarımız, düşüncelerimiz ve duygularımız hızlanır. Strese gireriz geriliriz tansiyonuz yükselir. Bedenimiz bu hız nedeniyle bitkin düşer.
Yavaş nefes aldığımızda kan akışımız düşüncelerimiz algımız farkındalığımız kalp atışımızda yavaşlar. Tansiyonumuz ve hücre yenileme hızı düşer bedenimiz kendini bırakmaya zihnimiz konsantrasyonu kaybetmeye başlar. Kendimizi yaşamda geri kalmış olmamız gereken yerde değilmişiz gibi hissetmeye başlarız. Tatminsizlik ortaya çıkar.
Dünyada yaşayan insan sayısı kadar çarpık nefes alışkanlığı var. Ve çarpık nefes alışkanlığı sayısı kadarda çarpık durum düşünce duygu var. Bir insanın doğal durumu huzur mutluluk neşe ve tatmindir. Bu ancak doğal bir nefese sahipsek olur. Nefesimiz çarpıklaştığında bu durumun tersini yaşamaya başlarız. Bu nedenle bütün ve sağlıklı olmak için başka yerlere bakarak vakit kaybetmek yerine sorunun kaynağına inmeli nefes alışkanlığımız üzerinde çalışmaya başlamalıyız. Nefes alışkanlığımızı değiştirmek doğal nefesi tekrar hatırlamak yaşamımızı tamamen değiştirecek yegane adımdır.” diye belirtmiştir.
Nefes ve solunumun aynı şey olmadığını biliyoruz. Solunum mekaniktir. Nefes ise davranışsaldır. Solunum nefesin kontağıdır. Kontak açık olduğu sürece, yani hayatta olduğumuz sürece solunum refleksimiz bizim yaşamsal belirtilerimizi yerine getirir. Fakat burada göz ardı edilen bir konu solunumu manipüle ettiğimiz yani solunumu disfonksiyonel hale getirdiğimiz “an”larda nefesimizin bozuluyor ve alışkanlık haline geliyor olmasıdır. Bu anlarda duygu durum değişiklikleri olabilmektedir. Çeşitli hastalıklardan ve ameliyatlardan sonra da nefeste bozulmalar olabiliyor ve hasta olan bölgelere nefesin az gitmesi gibi durumlar yaşanabiliyor. Örneğin, korku, stres, kaygı, endişe, panik atak, vb gibi durumlar ya da çeşitli travmalar yaşandığı anlarda ki solunum mekaniği, bizim davranışsal olan yani öğrenilmiş nefesimizle değişmeye başlıyor. Ve nefesimiz disfonksiyonel hale geliyor.
Disfonksiyonel nefes alışkanlıkları vücut ph’ımızı değiştiriyor ve bu da birçok hastalığa zemin hazırlıyor. Tıp dünyasında da kabul edilen Hipokapni, yani aşırı nefes alma sonucunda kandaki CO2 oranının düşmesi sebebiyle ortaya çıkan, tetiklenen ve kalıcı hale gelen 200’e yakın hastalık vardır. Amerikan Ulusal Bilimler Akademisinde yayınlanan bir çalışmanın üyesi olan Dr. Dinani’ye göre “Yaşam stilimizi belirli zihinsel uygulamalarla değiştirdiğimizde, stres yönetimi, meditasyon, yoga, nefes alma teknikleri, diyet, egzersizler ile üç aylık bir süreçte kalp krizi, diyabet, tip2 diyabet, yangı (enfeksiyon), obezite ve hatta belirli kanser türleri ile ilgili özellikleri kodlayan beş yüz geni de değiştirmemiz mümkündür.”
Bizler de çalışmalarımızda, psikolojik ve fizyolojik olan birçok nedeni bilinmeyen hastalığın, yanlış nefes alışkanlığına bağlı olduğu durumları ve nefesin stres düzeyinde azalma sağladığını deneyimlemekteyiz.
Nefes analizlerinde, öğrenilmiş bir alışkanlığının nerede, ne zaman solunumu tehlikeye düşürüp ve nasıl tetiklendiğini belirlemede konusunda tek etkili teknolojik araç olan Eğitimsel Kapnografi cihazı kullanılmaktadır. Bu cihazla, kişinin nefesinde manipüle ettiği yerleri, CO2 düzeyini ve dakikada aldığı nefesi şematik bir çizelgeyle görebilmekteyiz. Kişiye yapılan koçlukla birlikte, duygu durum değişiklikleriyle paralel olarak CO2 seviyeleri değişmekte olup, o durumun içinde nasıl hissettiği ile ilgili kendisiyle konuşulmaktadır. “Nefes bilimi” dediğimiz yer tam olarak burasıdır. Analiz sırasında kişiyle yapılan seans boyunca, tüm nefes verileri bize, kişinin düşünce ve duygularıyla ilgili konular üzerinde araştırma yapma imkanı sağlamaktadır. Bilişsel terapinin yardımıyla içinde bulunduğu durumu değiştirmesi ya da kendini bu durumdan nasıl çıkarabileceği hakkında sorular sorarak, kişiye farklı bir bakış açısı ve farkındalık kazandırmak amaçlanmaktadır. Bunun sonucunda ise kişinin nefes davranışı değiştirilmektedir.
Nefes keşfedilmemiş olan bilimsel ağırlığı kadar, ruhani bir ağırlığa da sahiptir. Nefes senden ayrı ama seninle bağlı olan, seninle yol alan ve yolda kalmanı sağlayan ve seni her yönden etkileyen kutsal bir güçtür. Bu gücünü doğru kullandığında hayatında olacaklara “mucize” diyeceksin.” Kendini tanımaya Nefesini tanımakla başlayabilirsin.”
“Birilerinin mucizesi olmak lazım.” Franz Kafka
Kaynak: İyileşmek İstiyorsan, Nevşah Fidan Karamehmet.