Non-Alkolik Yağlı Karaciğer Hastalığının (Nafld) Diyabetle İlişkisi
Yağmur Kurumuş – İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü
Günümüzde bildiğimiz gibi çeşitli metabolik ve immun sistemi rahatsızlıkları yanlış beslenme ani diyetler aşırı alkol kullanımı yetersiz esansiyellerin alınmamasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Bakıldığında karaciğerimiz vücudumuza aldığımız zararlı çoğu maddenin yıkımı ve vücudu yenilemek toksinlerden arındırmak için görev yapmaktadır. Bunun yanında karaciğerimizde üretilen birçok enzim vucüdumuzda çeşitli biyolojik olayları etkilemektedir insülin glukagon gibi hormonların düzenlenmesini sağlamaktadır. Karaciğer fonksiyonlarındaki herhangi bir aksaklık diyabet karaciğer yağlanması ve benzeri hastalıklarla ilişkilendirilmektedir.
Başlıkta yazıldığı gibi non-alkolik karaciğer hastalığı alkolden bağımsız olarak gelişen karaciğerdeki fonsiyon bozukluğundan kaynaklanmaktadır. Histolojik olarak karaciğerde aşırı tigliseridlerin birikmesiyle oluşmaktadır. Bu hastalık 4 dereceden oluşmaktadır ve sonucunda karaciğer yetersizliğine kadar gidebilmektedir. Kanda trigliserid artışı beraberinde insulin direnci (HOMO-IR) değerindeki artış hatta bununla birlikte yağ yıkım metabolizmasının bozulmasıyla karbonhidrat yıkım mekanizması da olumsuz etkilenmektedir. Bu tarz hastalarda genelde karaciğer rahatsızlıklarından doğan genel şikayetler oluşmaz. Özellikle kanda karaciğer enzimlerinin artması şikayetleriyle başvurabilirler.(1) Yalnız bu bulgular NAFLD’nin derecesini belirlemede yeterli değildir.(1,2) Bu tarz bir hastalıkta hepatik ultrason görüntüleri ve karaciğerin MR görüntüleri önem arz etmektedir.
DİYABET VE NAFLD İLİŞKİSİ
NAFLD ve diyabet riski açısından kuvvetli bir ilişki vardır. Başlangıçta diyabeti olmayan hastalar on bir yıl sonra değerlendirildiğinde başlangıçta hepatosteatozu olan olgularda daha fazla diyabet ve metabolik sendrom geliştiği gözlenmiştir. Yapılan çeşitli araştırmalarda NAFLD hastalığına sahip hastaların diyabet riski beş kat artmıştır. Tam tersi olgularda yani insulin direnci ve diyabet şikayeti olan hastaların non alkolik karaciğer hastalığından şikayeti bağımsız bir faktör olarak görülmektedir.
Bununla birlikte diyabet ve NAFLD rahatsızlığı beraber bulunan hastalarda NAFLD hastalığının karaciğer yetmezliğine doğru giden evrelere geçişin daha hızlı olduğu belirtilmiştir.(1) Non alkolik karaciğer hastalığı ve tip 1 diyabet üzerinde araştırmalar açıklığa kavuşmamasına rağmen tip 2 diyabet arasındaki ilişkiyi patofizyolojik olarak şöyle açıklayabiliriz. İnsulin direnci nedeni ile adipoz dokuda lipoliz artar Bu durum sonucunda karaciğer gelen serbest yağ asidi miktarını arttırır.(2) Karaciğerde artmış trigliserid seviyesi yağ asidi kaynağından karşılanır ve sonrasında karaciğerde fazladan biriken yağ miktarı insulin direncinin etkisi ile hepatik yağ asitlerinin oksidasyonunun azalması ile daha da çoğalır. Pre diyabet veya diyabet nedeni ile artmış glikoz düzeyleri de trigliserid düzeyine substrat miktarının artışını sağlayarak yağlanmayı arttırır. İnsulin direnci nedeni ile azalmış HDL(iyi kolestrol) ve artmış LDL (kÖtü kolestrol) sekresyonu da karaciğerde yağ birikimini arttırır.(2) Yani yağ yakımı giderek zorlaşır ve yağ doku fazla yağlı beslenilmemesine rağmen hormonal ve fizyolojik bozukluktan kaynaklı olarak yakılması zorlaşır ve vücutta birikimi kolaylaşır.
Bunun yanındada insulin direnci yalnızca obezite ve diyabet oluşturan bir faktör değil aynı zamanda obez olmayan ancak skinny fat (yağ oranı fazla olan vücut tipi) vücut tipine sahip insulin direnci saptanan hastalarda da NAFLD’nin altında yatan neden olabilir.(1,2) Daha öncesinde de bahsettiğimiz gibi NAFLD dünyada giderek görülme oranı artan özellikle Asya bölgesinde fazla olmasına rağmen insülin direncinin de beraberinde bulunduğu hastalarada %70 e kadar yaygınlaşabilen bir hastalıktır.(1) Tip 2 diyabetin en önemi çevresel faktörlerinden olan aşırı kalori alımı ve hareketsizlikle beraber obeziteye ve insülin direncine giderek yatkınlık artmaktadır. Hastanın vücut kütle indeksi normal aralıkta olmasına rağmen dikkat edilmediğinde insülin direncinin de etkisiyle obeziteye hatta karaciğer yetmezliğine kadar yol alabilir. Hastalıkların birbirini etkilediği gibi düzensiz beslenme ve hatta sağlıksız ve aşırı beslenme sonucu ortaya abdominal obezite (artmış bel çevresi veya artmış bel/kalça oranı), bozulmuş glikoz toleransı veya diyabet, artmış trigliserid düzeyi düşük HDL düzeyi artmış kan basıncı gibi bulgular gözlenlenebilir ve bu bulgular hastalığı giderek daha ciddi evrelere taşıyabilir. Kardiyovasküler, damar tıkanıklığı, kalp krizi gibi hastalıklara sebebiyet verebilir.(2)
NAFLD OLASI TEDAVİSİ
Tabiki beslenmeye bağlı bu tarz hastalıklarda ilaçlarla destek verilebilir. Eğer durum çok acil ve ciddiyet gerektiriyorsa endokronoloji iç hastalıkları doktorunun önereceği ilaçlarla tedaviye başlanabilir. Yalnız ne yazıkki ilaç kullanımı bu tarz bağlantılı ve peşin sıra bütün endokrin sistemini olumsuz etkileyen rahatsızlıklar için yeterli kalmamaktadır bir diyetisyen kontrolüyle beraber beslenme düzenlenmeli gerekirse eğitmen gözetiminde spor ve uygun aktivitelere yönlendirilmeli. Yağ dokusundan olacak şekilde kilo kaybı bu tarz hastalıklarda iyileşme sürecini en fazla etkileyecek etkenlerdendir. Tedavi için sülfanilür metformin thiazolidinedion içeren ilaçlar denemiştir yalnız yan etkilerinden dolayı kullanılması tavsiye edilmemektedir.(1,2)
Sonuç olarak yanlış beslenme günümüz hastalıkları üzerinde kanser dahil birçok ölümcül olabilecek rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Bunu engellemek için beslenmeye dikkat etmeli aşırı şeker yağ un ve benzeri endokrin sistemi hastalıklarını tetikleyici ürünlerden uzak durulmalı.
Kaynakçalar
1. Sonsuz, P. (2007). Nonalkolik Karaciğer Yağlanması. Retrieved 23 November 2019, from http://ctf.edu.tr/stek/pdfs/58/5807.pdf
2. GÜNGÖR, H., & TÜRKER, P. (2019). Non Alkolik Karaciğer Hastalığı ve Tıbbi Beslenme. Retrieved 23 November 2019, from http://guncel.tgv.org.tr/journal/67/pdf/100483.pdf