Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)-II
Ayça İrgit - Moleküler Biyoloji ve Genetik, Fen - Edebiyat Fakültesi, İstanbul Teknik Üniversitesi
OKB’nin Etiyolojisi
Genetik araştırmaların gelişmesiyle birlikte heterojen bir hastalık olan OKB’nin nedenlerinin anlaşılmasında yeni yaklaşımlar getirmiş olup hastalığın etiyolojisini belirlemeye yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. Genetik araştırmaların yanı sıra; OKB'nin aile öyküsü ile ilişkili olması, OKB spektrum bozukluklarının tanınması, OKB ile genetik yönü ağır basan hastalıklar (Tourette Bozukluğu ve Kronik Motor Tik gibi) ile ilişkili olduğunun gösterilmesi, OKB’de gösterilebilir beyin metabolizma değişikliklerinin olması, OKB ile başta serotonin olmak üzere nörotransmitterler arasındaki ilişkinin anlaşılması ve OKB tanı ölçütlerinin DSM ile daha objektif hale gelmesi genetik çalışmalara prestij getiren, araştırmacıları OKB’nin etiyolojisini çalışmaya yönelten temek faktörlerdendir. Modern aile çalışmalarının çoğunda hastalığın jenerasyonlar arasında geçişine yatkınlık oluşturacak genetik kanıtlar bulunmuştur. Bununla birlikte hastalığın genetik geçişi kesin olarak tanımlanabilmiş değildir. Yakın zamanda yapılan beyin görüntüleme ve tedavi çalışmaları, bazı hastalarda nöroanatomik veya özgün otoimmun reseptör anormalliklerin olabileceğini göstermektedir. OKB’de genetik geçiş önemli olmakla birlikte tek belirleyici değildir[1][2].

Şekil 1: OKB hastalığının gelişimi[1].
OKB’nin etiyolojisini belirlemeye yönelik yürütülen genetik araştırmalar:
1-Epidemiyolojik çalışmalar
2-Aile çalışmaları
3-İkiz çalışmaları
4-Evlat edinme çalışmaları
5-Kalıtım modeli çalışmaları (segregasyon analiz çalışmaları)
6-Moleküler genetik çalışmaları (Linkaj analiz çalışmaları ve asosiyasyon çalışmaları)
7-Hayvan çalışmalarına dayanmaktadır[1].
1-OKB’de Yürütülen Epidemiyolojik Çalışmalar: Çeşitli toplumlarda OKB’nin genel nüfus içinde yaşam boyu prevalansı %1.1-3.3 olarak belirlenmiştir. OKB’nin görülme sıklığının kadınlarda biraz daha fazla olduğu bildirilmekle birlikte OKB kadınlarda ve erkeklerde eşit olarak görülen kronik gidişli ve kişinin işlevselliğini etkileyen bir bozukluktur. Korno ve Golding tarafından Amerika’nın 5 eyaletinde 18500 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada hastalığın genç nüfusta, boşanmışlarda ve ayrı yaşayanlarda, işsizlerde daha yaygın olduğu bildirilmiştir. Semptomlar yaşa bağlı olmamakla birlikte çocukların ve ergenlerin yetişkinler ile çok benzer semptomlar gösterdiği gözlenmiştir. Karşıt kültürler arasında da semptomların benzerlik gösterdiği bulunmuştur. Meksika halkında yapılan OKB’nin başlangıç yaşını, cinsiyet dağılımını ve şiddetini değerlendirmeye yönelik yapılan bir çalışmada, psikiyatrik hasta popülasyonu içinde OKB oranını 51 aylık zaman diliminde %2.3 olarak bulunmuştur. Çalışma sonucunda hastalığın, erkeklerde daha erken yaşta başladığı, ortalama başlangıç yaşının 22.6±9.1 olduğu tespit edilmiş, saldırganlık obsesyonunun ileri yaş, simetri obsesyonunun erken yaş ile ilgisine dikkat çekilmiştir. OKB’nin çocukluk çağında başlangıç oranı %20, ergenlik çağında başlangıç oranı %30’dur. Olguların %50’sinin 15 yaşından önce, %70’inin 20 yaşından önce başladığı tespit edilmiştir. OKB’nin ani başlangıç nadir görülmekle birlikte yavaş olarak olumsuz yaşam olaylarından bağımsız olarak hastalık gelişmektedir. Hastalığın gidişi kronik ve inişli çıkışlı seyretmektedir. OKB’nin diğer birçok psikiyatrik tanı ile beraber görülme durumuna klinik ortamda sık rastlanmakta olup Fobi ile %46, Major Depresyon ile %31, Panik ile %13, Şizofreni ile %12, Şizofreniform Bozuklukları ile %1.3, Alkol kötüye kullanımı ve bağımlılığı ile % 24, diğer madde ve ilaç bağımlılığı ile %17 oranında birlikte görüldüğü bildirilmiştir. Çocuklarda ve ergenlerde yapılan başka bir çalışmada anksiyete bozuklukları %35, duygulanım bozuklukları %25, bulimia %15, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu %15, ayrıca dövüş, çalma, yalan söyleme gibi davranış bozukluklarının beklenenin üzerinde olduğu, ergenlerde antisosyal kişilik özelliklerinin ve intihar davranışının yüksek görüldüğü bildirilmiştir. OKB hastalarında yüksek oranda evlilik uyumsuzluğu, ortalamanın üzerinde IQ değerleri görüldüğü saptanmıştır. Hastaların 1 yıl sonra tedavi ile iyileşme oranları % 60-70 civarında tespit edilmiştir[1].
Pediatrik OKB
Çocukların gösterdiği obsesif kompulsif davranışlar yaşlarına bağlı olarak değişiklik gösterebilmektedir. Çocuk ve ergen yaş grubunda OKB’nin yaşam boyu yaygınlığının %0, 5-1 arasında olduğu gösterilmiş, OKB olan erişkin hastaların 1/3-1/2 kadarında belirtilerin çocukluk döneminde başladığı bildirilmiştir. OKB’nin hem çocuklarda ve hem de erişkinlerde ailesel kümelenme eğilimi gösterdiği bilinmekle birlikte OKB ile ilişkili özgül genetik faktörler ve aileye özgü davranışsal risk faktörleri yeterince bilinmemektedir. OKB çocukluk çağında (10-11 yaş) ve ergenliğin sonundan erişkinliğe geçiş dönemi (19-23 yaş) olmak üzere iki kez pik yapar. Hastalığın görüldüğü en erken yaş iki yaş olmasına rağmen OKB’nin altı yaşından önce görülmesi nadirdir. On iki yaşından önce başlayan OKB olgularının incelendiği bir çalışmada, erkeklerde düzen/simetri kızlarda bulaşma/yıkama en sık rastlanan OKB tipleridir. 3-9 yaş ve 10- 18 yaş OKB gruplarının karşılaştırıldığı bir çalışmada ise gruplar arasında OKB’nin şiddeti açısından bir fark bulunamamıştır[3][4].

Şekil 2: OKB tanısı almış bir çocuğun yaptığı resim[3].
Çocukluk çağı OKB ile yetişkin OKB benzerlik göstermekle birlikte aralarında önemli farklılıklar da bulunmaktadır. Çocuklarda obsesyon ve kompulsiyonlar çok geniş bir çeşitlilikte olabilmekte, obsesyonsuz kompulsiyon daha çok görülmektedir. Ülkemizde çocuk ve ergenlerle yapılan bir çalışmaya göre olguların %39,2’sinde obsesyon ve kompulsiyonların birlikte görüldüğü %8’ inde sadece obsesyonların olduğu ve %52’sinde sadece kompulsiyonların olduğu bildirilmiştir. Scahill ve arkadaşları tarafından yürütülen bir çalışmada çocuklarda en sık görülen obsesyonların bulaşma ve zarar görme, en sık kompulsiyonların ise yıkama ve zarar görmekten korunma ritüelleri olduğu bildirilmiştir. Çocuk ve ergenlerde OKB’a eşlik eden diğer psikiyatrik bozukluklar arasında duygulanım, anksiyete, dikkat eksikliği ve öğrenme güçlüğü, tik bozuklukları en sık olanlarıdır[3][4].
Referanslar:
Vardar, E. (2000). Obsesif kompulsif bozukluğun genetiği. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 10(3), 153-159.
Ertuğrul, E. Ş. E. L. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Biyolojisi
Öner, P., & Aysev, A. (2001). Çocuk ve ergenlerde obsesif kompulsif bozukluk. Sürekli Tıp Eğitim Dergisi, 10(11), 409-411.
Yılmaz, B. (2018). Obsesif Kompulsif Bozukluk Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar. Lectio Scientific, 2(1), 21-42.