top of page
beyaz logo.png

Organ Nakli ve Pálpito Dizi İncelemesi

Nagehan Uzuner - İletişim Bilimleri Doktora Adayı, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İletişim Bilimleri Doktora Programı


Organ Nakli

1991'de, World Health Organization (Dünya Sağlık Örgütü: DSÖ) tarafından İnsan Organ Nakli Hakkındaki Rehber İlkeleri onaylanıp, yayınlanmıştır. Bu İlkeler, 1987'de Sağlık Asamblesi'nin insan organlarının yasadışı ticaretiyle ilgili endişelerinin ortaya konmasıyla başlatılan bir sürecin sonucu olarak ortaya konulmuştur. Sağlık Asamblesi, tüm Üye Devletleri transplantasyon sürecinde insan organlarının ticaretini önlemek amacıyla gerekli önlemleri almaya davet etmiştir. 1991’den bu yana, ortaya konan bu Yol Gösterici İlkeler, 60'tan fazla üye devletin mevzuatlarını, mesleki kuralları ve uygulamalarını doğrudan etkilemiştir. Dünya Sağlık Örgütü Sekreterliği tarafından transplantasyon tıbbı ve bilimindeki gelişmeler ile organ ve doku transplantasyonu hakkında “uygulamalar, güvenlik, kalite, allojenik transplantasyonun etkinliği ve epidemiyolojisi ve canlı bağış da dahil olmak üzere etik konular üzerine” bir makale yayınlayarak, uzmanlar, sağlık otoritelerinin temsilcileri, profesyonel ve bilimsel topluluklar, avukatlar ve etik uzmanları ile ulusal ve bölgesel düzeylerde kapsamlı bir şekilde istişarelerde bulunmuştur. Böylece transplantasyon hakkında evrensel bir bilgi tabanı oluşturulmaya başlanmıştır[1].


Transplantasyonda organ bağışlayan kişinin canlı olması konusu, organ ticareti sorununa sebep olmaktadır. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşayan yoksul kişler, organ mafyaları kanalıyla organlarını satmakta, çoğu zaman kendi yaşamlarını da tehlikeye atmaktadırlar. Organ ve doku naklinin, hemodiyaliz gibi tedavi yöntemlerinden çok daha ucuza mal olması ekonomik açıdan tercih edilen bir yöntem olmasına neden olmaktadır[2]. 25 Mart 2010 tarihli raporda yayınlandığı üzere böbrek nakli artık DSÖ’ye üye olan 91 üye devlet bünyesinde gerçekleştirilmektedir. Organ nakli sayıları son yıllarda hızla artmasına rağmen, insan hücreleri, dokuları ve organları kullanılarak yapılacak nakil taleplerinin de önemli ölçüde arttığı kaydedilmektedir. Bu durum da insan materyalinin, özellikle nakledilecek sağlıklı organların erişiminin sıkıntısına, kısıtlılığına yol açmaktadır. 2008 yılı verilerine göre dünya genelinde nakledilen organ sayısı öngörülen organ ihtiyacının yalnızca %10'u kadarını karşılamaktadır. Üye Devletler tarafından organ kaçakçılığını önlemek amacıyla teknik ve etik sorunların ele alındığı çeşitli bilimsel ve profesyonel kuruluşlarla işbirlikleri yapılmış, transplantasyonu artırmak için canlı donörlerden alınan böbrek ve diğer organların bağışları konularında çeşitli forumlar düzenlenmiştir. Bu toplantıları organize eden DSÖ'nün transplantasyonla ilgili teknik konularda danışma organı olarak resmi ilişkiler kurduğu, Organ Nakli Derneği olmak üzere yalnızca tek bir kurum vardır[3].

İlk kez 2008 yılında The Transplantation Society ve International Society of Nefrology tarafından İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda, dünyanın dört bir yanından gelen 150'den fazla bilimsel ve tıbbi kuruluş temsilcisi, hükümet yetkilisi, sosyal bilim ve etik uzmanları, “nakil” olgusunu tanımlamışlardır. The declaration of Istanbul (İstanbul Beyannamesi)’un 2018 Baskısı, Referanslar tarafından desteklenen Giriş, Tanımlar ve İlkeler olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktadır. Bu baskıda 2008 Baskısı’nda olduğu gibi "öneriler" bulunmasa da 2018 Sürümü Bildirgesi'ni tartışan ayrı bir makale de yayınlanmıştır[4].

Bazı ülkelerdeki merkezler, hastaları tüm donör maliyetleri dahil sağlık paketi fiyatlarıyla farklı ülkeler arasında seyahat etmeye teşvik etmek için internet ortamını alenen kullanmaktadır. Hücre, doku ve organların ticareti amacıyla kaçırılarak “bağışçı” olmaya zorlanan insanların durumu özellikle önemli organ nakli turizmi olan ülkelerde çok ciddi sorunlar yaratmaktadır. DSÖ Sekreterliği, 1991’de yayınlanan kılavuzu 2009 yılında revize etmiştir. Bu revizyonun hazırlanmasında istişare sürecine katılanlar, insan vücudundan veya insan vücudunun parçalarından finansal kazanç elde etmenin, transplantasyonun faydalarını arttırmaktan ziyade zayıflattığı görüşünü desteklemektedirler. Dünyanın dört bir yanından paylaşılan deneyimler, organ nakli ticaretinin, organlar için bir pazar olmaktan çıkıp, açık veya yasadışı yollardan yoksulların ve savunmasız grupların sömürüldüğü bir pazar olmaya doğru dönüştüğünü göstermektedir[3].

Organ Ticareti ve Nakil Turizmi İstanbul Deklarasyonu’na göre, transplantasyon için hücre, doku veya organ karşılığında para veya değerli herhangi bir şey verilmesinin veya alınmasının yasaklanması, çocukların ve toplumdaki savunmasız grupların zorlanmalarına ve hücre, doku veya organ bağışı için uygunsuz teşviklere karşı korunmalarına bilhassa önem verilmiştir. Deklarasyon, insan vücudunun parçalarına, bunların bağışçılarına ve bağışı alan hastalara saygı gösterilmesini teşvik eder[5]. Ekim 2009'da Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler, organ, doku ve hücre ticareti ile organların alınması amacıyla insan ticareti hakkında ortak bir çalışma yayınlamıştır. Artur Caplan’ın yayınladığı bu raporda, Organ Dokusu ve Hücre Ticareti tanımını ve insan ticaretini önlemeye ve mağdurları korumaya yönelik ceza hukukunu da kapsayan tüm önlemleri belirleyen uluslararası yasal bir belgenin hazırlanması ve suçların cezalandırılması tavsiye edilmektedir[6].

Organ naklinde evrensel olarak tüm ülkelerin kendi kendine yeterliliklerinin sağlanabilmesi için kadavra bağışlarının yüksek oranda artırılması beklenmektedir. Nörolojik kriterler temelinde beyin ölümü gerçekleşmiş bağışçılar, bu tür bağışların ana kaynağını oluşturmaktadır. Aynı zamanda kalbi atmayan yani dolaşım ve solunumun kalıcı olarak durması sonucunda ölü ilan edilen donörlerin potansiyel olarak üç kat daha fazla organ sağlayabileceği tahmin edilmektedir. Bu tür donörlerden alınan organlarla yapılan transplantasyonun giderek daha iyi sonuçlar verdiği kaydedilmektedir. Hekimlerin ve birinci derece akrabaların hastanın yaşam destek ünitesinden çekilmesi kararı doğrultusunda hastanın hayati fonksiyonlarının durduğu ve ölümün ilan edilmesi durumlarında, kanunen izin verilmesi halinde, hastanın ailesi tarafından organ nakli onamı alınmaktadır [3].

Organ, doku ve hücre nakli sürecinde yüksek kalitede hizmet sağlamak ve olası komplikasyonları belirlemek için bağış ve transplantasyon sonuçlarının detaylı bir şekilde izlenmesi önemlidir[1]. DSÖ’nün sunduğu raporun da işaret ettiği gibi, insan organ nakli yirminci yüzyılın başında bir dizi deneysel çalışma ile başlamıştır. Tüm dünyada ölen ve yaşayan bağışçılardan hasta ve hayati risk taşıyan hastalara insan organlarının cerrahi olarak nakli, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra başlamış ve son yıllarda da insan organlarının, dokularının ve hücrelerinin nakli, yüz binlerce yaşamın kalitesini artıran hayati bir uygulama haline gelmiştir[3]. 21. yüzyılda artan dünya nüfusu ve buna paralel olarak gelişen hastalıklarla mücadeleye çarpıcı bir örnek olarak organ nakli ve kaçakçılığı konulu, Netflix yapımı Pálpito isimli diziye birlikte göz atalım.

Pálpito Dizi İncelemesi

Çoğu pembe dizi gerçekçi değildir ve bu dizilerin temel amacı da izleyicileri eğlendirmek amacıyla üretilmiş olmalarıdır. Pálpito isimli bu dizinin konusu hala geçerliliğini koruyan ve evrensel olarak tüm dünyayı ilgilendiren organ nakli ve kaçakçılığıdır. Her ne kadar organ bağışı konusunda donörlerin artmakta olduğu bilinse de bir yandan artan dünya nüfusuna paralel olarak ihtiyaç duyulan organ sayısı da gitgide artmaktadır. Bu sebeple organ nakli konusundaki arz ve talebin tam olarak birbirini karşılayamadığı zorlu durumlar yaşanmaktadır.

Leonardo Padrón’un senaryosunu kaleme aldığı, Camilo Vega’nın yönetmen koltuğuna oturduğu 2022 Kolombiya yapımı dizide, Simón'un karısı, kalbi yerinden çıkarılıp zengin ve güçlü bir adamın karısı olan Camila'ya nakledilmek amacıyla kaçırılır ve acımasızca öldürülür. Simón da intikam almak için gözünü kırpmadan organ kaçakçılığının tehlikeli dünyasına dalar. Cast direktörleri Jessica Caldrello ve Juan Pablo Rincon’un dizi izleyicilerinin estetik beklentilerini karşılamaya yönelik seçtikleri oyuncu kadrosu Ana Lucía Domínguez, Michel Brown, Sebastian Martínez, Margarita Muñoz, Valeria Emiliani, Julián Cerati, Jacqueline Arenal, Miguel González gibi oyunculardan oluşmaktadır[7].

Video 1. 1. Sezon (Fragman): Pálpito[8].


Gerilim ve drama türünde Netflix’te yayınlanan bu dizide Simón karısını öldüren katilleri ararken, kader onu, öldürülen karısının kalbi sayesinde hayatta kalan Camila'ya aşık eder. Her ikisi de gerçeğin peşine düşüp, gerçeği keşfettiklerinde ise olaylar karmaşık bir hale gelir.


Dizinin ilk sezonu ve ilk bölümü, birbirlerine aşık pizza şefi Simón ve caz trompetçisi Valeria çifti bir gece arabalarıyla seyir halindeyken geçirdikleri beklenmedik bir kaza ile ağaca çapmalarıyla başlar. Daha sonra hızla bir geri dönüş sahnesinde Valeria’nın bitiş çizgisini birincilikle geçtiği ve Camilla tarafından fotoğraflandığı bir maraton görülür. Fotoğraf sanatçısı olan Camilla, danışman Zacarías ile nişanlıdır ve ölümcül bir kardiyovasküler hastalığı vardır. Fotoğraf çekimi yaptığı maratonun hemen ardından kendi düğününe ucu ucuna yetişen Camilla, Zacarías ile evlilik yeminlerini ederken fenalaşır ve hızla hastaneye kaldırılır. Çok geçmeden organ nakli olabileceğini bildiren bir telefon aldığında, bekleme listesinde alt sıralarda olduğunu bildiği için bu duruma oldukça şaşırır. Böylece Zacarías’ın, Valeria'nın kalbinin Camilla’ya nakledilmesi için organ mafyasıyla iş birliği yapmış olabileceği kanısına varılır.

Simón, kaza gecesi kayıplara karışan, akabinde ise ölü bedeni bulunan karısının, otopsi raporunda kalbinin bedeninden çıkartıldığını öğrendiğinde, cinayetin arkasında kimin olduğunu bulmaya kararlıdır. Camilla ise kendisine nakledilen kalbin nereden geldiğini öğrenmeyi kafasına koyar. Yaşananlar onu ve Simón'u bir şekilde bir araya getirir. Valeria'nın cinayetinin ayrıntılarını öğrendiğinde ise kendisine nakledilen bu kalbin nereden geldiğini daha büyük bir merakla ve şüpheyle araştırmaya koyulur. Gerçeğin peşine düşmek umulmadık ve tehlikeli düşmanlar yaratacaktır. Zacarías Kolombiya'nın bir sonraki başkanı olabilecek politik bir aday için çalışmakta, seçim kampanyası üzerinde çalışmaktadır. Simón bir yandan çocuklarının anne özlemleriyle ve kızının öfkesiyle baş ederken bir yandan karısının esrarengiz ölümünün ardındaki gerçeğe ulaşmaya çalışmaktadır. Dizide her ne kadar cesur bir şeyler tasvir ediliyor olsa da aslında tam olarak gerçek bir gizem yoktur.

Pálpito karanlık bir konu olan organ kaçakçılığına üstünkörü de olsa ışık tutmaktadır. Çoğunlukla Kolombiyalı oyunculardan oluşan oyuncu kadrosuyla güzel sinematografi ve mekan seçimlerinin kullanıldığı bu pembe dizide ele alınan organ kaçakçılığı romantizm ile ilginç bir şekilde harmanlanmıştır. Tek bir bölümde değinilebilecek bazı konular dizinin ilerleyen bölümleri boyunca derinleştirilmiştir. Elbette Latin Amerika yapımlarına özgü pek çok klişeye bu pembe dizide de yer verilmiştir. Ancak diziyi sürükleyici kılan ana karakterlerin fiyakalı tasvirlerinin yanı sıra ikincil aktörler ortalama bir performans sergilemektedirler. Senaryo, kurgu ve yapımda noksan kalan hususlara rağmen olay örgüsünden kaynaklanan bazı ahlaki sorgulamalar dizi boyunca devam eder. Dizi oyunculukların, kostüm ve makyajın abartı ve gösterişten arındırılabileceği pek çok bakımdan çok daha iyi olabilecek yanlarına rağmen acımasız bir gerçeği; organ kaçakçılığını gözler önüne sermektedir. Organ kaçakçılığını gerçekleştiren marjinal grupların gücü yalnızca ülke içinde sınırlı kalmayıp sınır ötesine de taşmaktadır. Dizideki romantizm ve adalete erişme arzusu ana karakterlerin huzura kavuşmaları için körükleyici olmaya devam etmektedir. Başından beri Valeria'yı kimin ve hangi amaçla öldürttüğü bilinmektedir. Drama türündeki dizi, gerçeği keşfetmeye ve ifşa etmeye çalışanları nasıl etkileyeceğini ve Camilla'nın Valeria'nın kalbine sahip olduğunu öğrendiğinde yaşadığı ahlaki ikilemi ortaya koymaktadır[7].

Kolombiya’da geçen bu dizide organ mafyası, hukuku, insan onurunu, etik ve ahlak kavramlarını alaşağı etmektedir. Pálpito, olguları yeniden masaya yatırmak için izleyicilere yeni bir fırsat sunar. Organ kaçakçılığı konusu her ne kadar basit bir konu olarak gerilim ve drama türünde işlense de, transplantasyonun sağlık bilimleri, sosyal bilimler ve etik gibi pek çok farklı disiplinin perspektifinden harmanlanarak ele alınması gerektiği bir kez daha vurgulanmaktadır. Konuya disiplinler ötesi bir yaklaşımla eğilme ihtiyacı pek çok alan uzmanının iştahını kabartacak niteliktedir.

Özetle

Sağlık bütünlüğüne kavuşmak için organ nakli bekleyen hastalara sağlanacak mevcut organların kıtlığı, birçok ülkeyi arzı artırmak için çeşitli prosedürler, farkındalık kampanyaları, hukuki ve tıbbi sistemler geliştirmeye teşvik etmiştir. Maalesef, bu durum özellikle canlı donörlerden alınan insan organlarının yasa dışı ticaretinin de ortaya çıkmasına, şiddete ve kaçakçılığa da yol açmaktadır. Ayrıca, bilgi iletişim teknolojilerinin gelişimi ve sağlık turizminde seyahat imkanlarında sağlanan kolaylıklar da, birçok hastayı farklı ülkelere, organ naklini sağlamak üzere organları tedarik eden tıp merkezlerine gitmeye yöneltmektedir. Hayati risk taşıyan organ nakli durumlarında ve kesin bir eşleşme gerektiğinde hastaların organ ya da doku nakli ihtiyaçlarını karşılamak için devletler üstü bir şekilde bölgesel iş birlikleri yapılması gerekmektedir. Özellikle hastaların bir eşleşme bulma olasılığını en üst düzeye çıkarmak için tüm dünyadaki gönüllü bağışçı kayıtlarının paylaşımı ve sınır ötesi dolaşım imkanı sağlanması gerekmektedir. Transplantasyona dair uygulamaların geliştirilmesi için tüm dünyada alanında söz sahibi olan kurum temsilcileri ve uzmanlar tarafından organ nakli uygulamaları, güvenliği, transplantasyonun kalitesi, etkinliği, epidemiyolojisi ve canlı bağış konuları da dahil olmak üzere olguya etik bağlamından yaklaşmaya devam etmektedirler. Netflix gibi popüler medya araçları ise organ kaçakçılığı konusuna ürettiği içerikler ile medya perspektifinden yeniden bakmaktadır.




Referanslar

  1. World Health Organization (2022). Transplantation 8 Mayıs tarihinde https://www.who.int/health-topics/transplantation#tab=tab_1 adresinden erişildi.

  2. Süren, Ö. K. (2007). Organ ve doku naklinin yasal ve etik açıdan incelenmesi. Tbb Dergisi, 73, 176-95.

  3. World Health Organization (2010). Human organ and tissue transplantation Report by the Secretariat 8 Mayıs tarihinde https://apps.who.int/gb/ebwha/pdf_files/WHA63/A63_24-en.pdf adresinden erişildi.

  4. Declaration of Istanbul (2022). The Declaration of Istanbul on Organ Trafficking and Transplant Tourism 8 Mayıs tarihinde https://www.declarationofistanbul.org/the-declaration adresinden erişildi.

  5. The Declaration of Istanbul on Organ Trafficking and Transplant Tourism (2018) Organ Ticareti ve Nakil Turizmi İstanbul Deklarasyonu (2018 Basımı) 8 Mayıs tarihinde https://www.declarationofistanbul.org/images/documents/doi_2018_Turkish.pdf adresinden erişildi.

  6. Caplan, A. L. (2009). Trafficking in organs, tissues and cells and trafficking in human beings for the purpose of the removal of organs: joint Council of Europe/United Nations study/prepared by Arthur Caplan...[et al.].

  7. IMDbPro (2022). The Marked Heart 8 Mayıs tarihinde https://pro.imdb.com/title/tt18974572/?rf=cons_tt_atf&ref_=cons_tt_atf adresinden erişildi.

  8. Netflix (2022). 1. Sezon (Fragman): Pálpito 8 Mayıs tarihinde https://www.netflix.com/watch/81569056?trackId=14277282&tctx=-97%2C-97%2C%2C%2C%2C%2C%2C adresinden erişildi.


135 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page