Psikanalizin İlk Hastası Anna O (Bertha Pappenheim): Hayatı ve Psikoloji Bilimine Etkisi
Tuğçe Gül Yeşilyayla - Moleküler Biyoloji ve Genetik, Fen-Edebiyat Fakültesi, Uludağ Üniversitesi
Takma adı Anna O olan Bertha Pappenheim, Viyanalı genç Nöropatolog Sigmund Freud’un kariyerinin dönüm noktası oldu ve psikanalizin geleceğine dair öncü bir yolun çizilmesini sağladı. Psikanalizin ilk hastası olarak tarihe adını yazdırmayı da başarmıştır. Aslına bakarsanız Sigmund Freud Anna’yı asla görüp tedavi etmedi. Freud, Akıl hocası Josef Breuer ile mektuplaşarak gerçekleştirdikleri çalışmalar ile psikanaliz tekniğinin temelini atmıştır [1].
Ailesi & Hayatı
Bertha; 27 Şubat 1859’da Viyanalı, Yahudi Pappenheim ailesinin kızı olarak dünyaya geldi. Aile son derece dindar ve ataerkil bir geleneğe sahip. Babası Siegmund Pappenheim tahıl ticareti yapan bir şirkete sahip olup milyoner olarak adlandırabileceğimiz zengin bir ebeveyn. Annesi Recha Goldschmidt ise şair Heinrich Hein’nin de üyeleri arasında sayılabilen eski Frankfurt ailesinden gelen soylu bir kadın. Ailenin dört çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya geldi. Pappenheimler tam olarak Ortodoks bir ailedir ve kızlarını geleneksel eğitim müfredatına sahip Höhere Tochter okuluna göndermişlerdir. Bertha burada üst-orta sınıf kızları olarak “evlilik marketine (!)” gönderilmeyi beklemekte, dini eğitim için İbranice ve İncil yazıları öğrenmekte, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca öğrenmektedir. Tüm bunların yanında okulda tığ ve oya işi, piyano, at binme dersleri de almaktadır. Bertha ilk zamanlar hayat dolu, canlı ve enerjik bir kızdı ancak daha sonrasında bu dar ve sıkıcı yaşamda boğuldu, hatta “üst sınıf genç kadınların eğitimi üzerine” adlı bir çalışmada adından bahsedilmiş ve kınanmıştır [1].

Şekil1: Genç bir kadın iken Bertha Pappenheim. Sanatoryum Bellevue arşivinden, Kreuzlingen, Almanya
Hastalığı & Yaşadığı Semptomları
1880’nin sonbaharında Bertha’nın ilk semptomları görülmeye başladı. Bu semptomlar ölümcül bir hastalık olan plörezi (akciğer zarı iltihabı) ile mücadele eden babasının vefatına denk gelmektedir. 5 Nisan 1881’de babası vefat etti ve Bertha yemek yemeyi reddetti, semptomları da artmaya başladı. 15 nisanda ise saygın, Yahudi burjuvazi, dahiliye doktoru Josef Breuer çağrıldı. Breuer histeri tanısı koydu. Bertha; görüş ve konuşma bozuklukları, ana dilinden kopup başka dilde konuşma (İngilizce), felç, bölünmüş kişilik bozukluğu, halüsinasyonlar, ölüm dürtüleri gibi çeşitli bozulmalarla acı çekmekteydi. Öfke nöbetleri geçirdikten sonra hiçbir şey hatırlamamakta ve değişen bilinç durumları ile mücadele etmekte. Doktor Breuer her gün Bertha’yı ziyaret ederek yaşadığı sıkıntı durumlarını tekli bir tiyatro gösterisi gibi anlatmasına izin verdi. “Baca temizliği” veya “konuşma terapisi” ismi verilen bu yöntem ise psikanaliz tekniğinin doğmasını sağladı. Freud ve Breuer’in ortaklaşa gerçekleştirdiği bu yöntem ile Anna iyileşme göstererek hayatına çok daha güçlü bir şekilde devam etti. Yaşadığı sıkıntıları konuştukça, belirtilen ilk çıktığı zamana döndükçe genç Anna’nın semptomların çoğu semptomları geçmişti. Aslında bu iyileşme hiç de kolay olmadı [1].

Şekil2. Sigmund Freud [2].
Hastalık Sonrası
31 Ekim 1883’te Freud’un nişanlısı Martha Bernays’a yazdığı mektuptan biliyoruz ki Mathilde Breuer (Josef Breuer’in eşi) kocasının görkemli hastasına olan ilgisini kıskanmış ve bu konularda söylentiler çıkmaya başlamıştı. Bu nedenle Breuer, Haziran 1882’de Anna’yı Bellevue Sanatoryumuna transfer etmeye karar verdi. Aslında Anna’nın tedavisi bu tarihte bitmişti ama silik de olsa histeri görülmekteydi. Breuer pes etmeye ve transfer etmeye karar verdi. Bu Sanatoryum zihinsel (mental) rahatsızlıklara sahip elit kesimlerin tedavi gördüğü, yüksek ücretli revir olarak hizmet vermektedir. Bertha burada iki odalı bir apartmanda İngilizce ve Fransızca konuşabilen genç bir kadınla kalmakta ve birçok sosyal imkânın bulunduğu sanatoryumda tedavi görmeye devam etmekte. Anna her ne kadar iyileşmiş olsa da daha önce yaşadığı bazı semptomlar daha az veya daha çok şekilde devam etmekte. 1882’nin sonunda ise buradan gelişme göstererek ayrıldı. 1883 ocak ayında ise semptomlar yeniden başladığında Breuer tedavi etmeyi reddetti. 1883-1887 arasında ise Anna 1881 yılında yattığı Doktor Breslauer’ın kliniğine üç kez geldi ve her seferinde doktorların cevabı belliydi: “histeri”. 5 yıl sonra Breuer’in geçici tedavisi ve çok kez yatışlar sona erdi ancak Anna hâlâ iyileşememişti. 1888’te annesiyle Frankfurt’a taşınmaya karar verdi ve burada yazılar yazmaya başladı. Yazdıkları hikâyeleri ise yayınlama fırsatı buldu. Yazma terapisi konuşma terapisinden daha etkili olmuşa benziyordu. Burada yetim Yahudi kız çocuklarına yardım etmekte ve göçmenler için aşevinde çalışmaya başladı. Aynı zamanda Yahudi feminizm hareketine de katılarak kadın örgütlenmesine katkı sağladı. Kadınların ekonomik ve cinsel sömürüsü üzerine eleştiri yazıları kaleme aldı, kadın hakları konusunda çeviriler yaptı. Yahudiliğin toplumda erkekler tarafından kötülendiğini, kültürlerini ve dinini kadınlar tarafından iyi bir şekilde tanıtılacağı inancındaydı. İlgisini ve çalışmalarını da kadın haklarına, Yahudilik kültür tanıtımına, Nazi tehdidinden kaçan göçmenlere yöneltmiştir [1].
Bertha takma adıyla Anna O, konuşma terapisinin yani psikanalizin ilk hastası olarak tarihi yerini aldı. Breuer’in bulduğu başarılı terapi yöntemi günümüzün de en önemli psikolojik tedavi seçeneklerinden biri oldu. Özel ve tarafsız bir görüşe göre Breuer’in tedavi yaklaşımı bir fiyasko olarak görülebilir. Tedavinin yarıda kalması ve sürekli tekrar etmesi Bertha için son derece zorlu ve acı vericiydi. 1909 yılında Freud’un öğrencisi Max Eitingon; Bertha’nın semptomlarının, babasının ensest bir ilişki sonucu dünyaya geldiğinden dolayı gerçekleştiği üzerine bir yorum yaptı. Uzun süre Breuer ile kırgın olan Freud ise Anna için yapılan bu yorumu kabul etti ve çevresine de bu şekilde anlattı. Freud şöyle bir iddiada bulundu: “Breuer geri çağrıldı ve Anna’yı histerik bir doğumun (fantom (hayali) bir gebeliğin sonlandırılması) boğazında buldu ve bundan da sorumlu olması gerekti.” Ancak Breuer oralı olmadı ve oradan hızla uzaklaştı [1].

Şekil3: Josef Breuer [3]
Bertha Pappenheim her ne olursa olsun psikanalizin baş mimarı olmuştu. Günümüz koşullarında bile toplum; psikolojik rahatsızlıklara ön yargıyla yaklaşmış, Bertha 1800’li yıllarda erkek egemen toplumda hem hastalığı hem de kalıplaşmış yargılarla savaşmıştı. 1935’te kansere yakalandı ve Nazi tehdidinden kaçarken 1936 nisan ayında vefat etti. Geriye “Sessiz bir söz gibi… Yılmadan ve cesurca… Kadınların görevleri ve kadınların sevinci misyonuna hizmet edeceğime…” sözleriyle birçoğumuza belki de ilham olarak bu dünyadan geçti [1].
Referanslar
1 Jacobsen, M.B (29.01.2012). “Bertha Pappenheim (1859-1936) Bertha Pappenheim, the original patient of psychoanalysis” 08.07.2023 tarihinde www.psychologytoday.com adresinden erişilmiştir.
2 “Sigmund freud, Portrait 1926, Founder of psychoanalysis image” 10.07.2023 tarihinde Pixabay.com sitesinden erişilmiştir.
3 “Josef Breuer”. 10.07.2023 tarihinde wikimedia.com adresinden erişilmiştir.