Siborglar; Futuristik Bir Hayal mi? İnsanlığın Kaçınılmaz Sonu mu?
Burak Kahveci (M.Sc) - Hacettepe Üniversitesi
Siborglar (Cyborgs), insan ve makinelerin birlikte oluşturduğu sisteme yani yarı insan yarı makine sistemine denir (Warwick, 2003). Siborg denilince, her ne kadar gözümünüz önüne Crytek firması tarafından geliştirilen bir oyun olan Crysis’deki ileri teknoloji ile birlikte yüksek güç ve dayanıklılığa sahip olan insanlar gelsede aslında kulakları duymayan bir kişinin işitme cihazı kullanması, günümüzdeki insanların birçoğunun kullandığı her türden gözlük ve sporcuların kullandıkları ağrı bantları belkide bizleri ilk ve en ilkel siborglar yapmaktadır. Devamında gelenler ise giyilebilir bilgisayarlar ve gelecekte insanların biyolojik dokularının sayısından daha fazla vücudunuzda yer alacak olan yapay organların ilk örneklerini kullanan kişiler olabilir. Bu durum sağlık için büyük avantajlar sağlasada makinenin insanın yeteneklerini geliştirmek veya gücünü arttırmak için olan kullanımlarında sadece fiziksel gelişim sağlaması ancak psikolojik olarak herhangi bir etki yapmaması bu entegre sistemlerin kullanımlarının verimliliği hakkında soru işaretleri oluşturur. Bu olası psikolojik boşluk bu alanda çok derin sorunlar oluşturabilir. Ancak gelişen yapay zekâ sistemleriyle ilerde insanın psikolojisine yapılacak olan müdahalelerin olası olması bu soru işaretlerinin ortadan kalkmasına katkı sağlayabilir.

Siborglara giden ilk adımın yapay göz lensleri, ya da çeşitli protezler olduğu düşünülsede aslında ilk gerçekçi adımın 2016 yılında Nobel Kimya Ödülü alan araştırmacıların yaptığı çalışma olarak görülmesi daha mantıklı olur. Jean-Pierre Sauvage, Sir J. Fraser Stoddart ve Bernard L. Feringa’nın geliştirdikleri moleküler makinelerle insan ile makine arasındaki mutual yaşamın ilk adımlarının atıldığı düşünülebilir. Moleküler makineler yeni malzemelerin sensör ve enerji depolama sistemlerinin ve hatta daha kompleks moleküler makinelerin gelişimine olanak sağlayabilecektir (Jean-Pierre Sauvage, Sir J. Fraser Stoddart, & Feringa, 2016). Makinelerin minyatürleşmesi onların insanla bütünleşmesini kolay hale getirebilen ve siborglara giden yolun ilk ciddi girişimi olarak görülmesinde hiçbir sakınca yoktur.

Caddelerde ve sokaklarda teknolojinin olmadığı bir manzara görmenin neredeyse imkânsız olduğu günümüzde siborglar ve geleceği ile ilgili tartışmalar yapmaktansa bunu günümüze indirgemek gerekir. Aslında şimdiden bir siborg toplumunun temellerinin atıldığını görülmektedir. Telefon ve insanlar arasındaki kopması neredeyse imkânsız bağ siborg toplumunun temelini oluşturur. Bu oluşumun sonucu olarak karşılaşılacak hukuksal sorunların önüne geçmek için çeşitli kanunlar oluşturulmasında hukukçuların, mühendislerin ve biyologların bir arada çalışmaları gerekecektir. Siborg dönüşümünün ileri evrelerinde bu konuda eksik kalan insanların toplumsal haklarının korunması ve olası siborg-insan eşitsizliği kavramının getireceği problemlerin çözülmesi geleceğin dünyasındaki en büyük gerekliliklerden olacaktır. Bu teknolojik anlamda gelişmiş ülkelerin bile gündeminde henüz geniş bir yer kaplamamaktadır.

Sonuç olarak, ilkel siborglar olarak algılamakta zorlansak da en merak edilen ve insanlığın gelişimini tarihinde görmediği ölçüde hızlandıracak olan bu yapıya doğru evrim inkâr edilemez. Bu yazıya bana kalırsa bu konuda yazılmış en iyi bilimkurgu kitabı olan Başlangıç – Dan Brown (Origin) adlı kitaptan bir bölümle son vermek istiyorum. Bu bölüm aslında her şeyi mükemmel bir şekilde özetliyor.
… “Eğer insanlarla teknolojinin birleşmeyeceğine inanmıyorsanız, etrafınıza bakın”, dedi. Ekranda birbiri ardına hızla görüntüler belirdi. Cep telefonlarına yapışmış, sanal gerçeklik gözlükleri takmış, kulaklarına Bluetooth cihazlarını yerleştirmiş insanlar; kollarında müzik çalar bileklikler takmış koşucular, “akıllı hoparlör” eşliğinde akşam yemeği yiyen aile ve beşiğinde tablet bilgisayarla oynayan bir bebek fotoğrafı geçti.
“Bunlar, ortak yaşamın ilkel başlangıcı. Artık beyinlerimize doğrudan bilgisayar çipi yerleştirmeye başlıyoruz, içimizde sonsuza dek yaşayacak kolesterol yiyici nanobot’ları kanımıza enjekte ediyoruz, kendimizin hükmettiği sentetik uzuvlar geliştiriyoruz, genlerimizi değiştirmek için CRISPR gibi genetik yazılım araçları kullanıyoruz ve kelimenin tam anlamıyla kendimizden daha gelişmiş türevler tasarlıyoruz.”
“İnsanlar başka bir şeye doğru evrim geçiriyor. Biyolojiyle teknolojinin birleşiminden türemiş hibrit bir tür oluyoruz. Bugün bedenlerimizin dışında var olan akıllı telefonlar, işitme cihazı, okuma gözlüğü, ilaç gibi araçlar elli yıl içinde bedenimizin içine aktarılacak ve artık kendimizi Homo Sapiens kabul edemeyeceğimiz bir noktaya geleceğiz” …
Kaynakçalar
Jean-Pierre Sauvage, Sir J. Fraser Stoddart, & Feringa, B. L. (2016). The Nobel Prize in Chemistry 2016. The Royal Swedish Academy of Sciences.
Warwick, K. (2003). Cyborg morals, cyborg values, cyborg ethics. Ethics and Information Technology, 5, 131–137.