top of page
beyaz logo.png

Sindirim ve Metabolizma’ya Bakış

Seda Koca – Beslenme ve Diyet Uzmanı/Diyetisyen


Beslenme, karın doyurmak veya insanın canının çektiği şeyleri yemek, içmek değildir. Sadece simit ve çayla da karın doyurulabilir veya kişiler sabahtan akşama kadar tek çeşit yiyecek yiyerek, açlık duygusunu bastırabilirler. Fakat bilimsel açıdan bu davranışların hiç birisi beslenmeyi tanımlamamaktadır. Besleme, insanın büyümesi, gelişmesi, üretken ve sağlıklı olarak uzun ömürlü yaşayabilmesi için gerekli besin maddelerini alıp kendi vücudunda kullanmasıdır.



Şekil 1 : sindirim sistemine bakış (1)


Sağlıklı bir beslenme, yeterli ve dengeli bir beslenme ile mümkündür. Yiyeceklerimizde bulunan temel besin öğelerinin her birinin, vücut çalışmasında önemli görevleri vardır. Çeşitli beslenme; karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineralleri içeren besinlerin hepsini birden birlikte tüketmektir. Karbonhidrat, enerjinin en büyük kaynağıdır. Protein, kas ve doku yapımında kullanılır ve bir miktar da enerji sağlar. Yağlar ise, enerjinin depo edilmiş şeklidir. Besinlerimizin çoğu, bu besin öğelerini karışık olarak içerir.


Sindirim işlemi ağızda başlamaktadır. Besinler ağıza ilk alındığında onları tükürük karşılamaktadır. Tükürük içerisinde basit karbonhidratları sindirebilecek güçte olan a-amilaz enzimi bulunmaktadır. Bu sebeple sadece karbonhidratların sindirimi ağızda başlar. Çene hareketleri sayesinde beyne giden sinyaller aynı zamanda mideyi de uyarmaktadır. Yiyeceklerin mideye ulaşmadan önce haber verilmesini sağlar.


Ikinci durağımız olan midede karbonhidrat ve proteinlerin sindirimi gerçekleşir. Mide hem mekanik hem de kimyasal sindirim gerçekleştirir. Mide oldukça asidik bir ortamdır. Özellikle hazımsızlık ve şişkinlik yaşayan bireylerin mide asitlerine baktırması gerekmektedir. Yetersiz mide asidi, besinlerin yeteri kadar sindirilmemesine neden olur. Bu durumda midenin asidini artırmak için bilindik yöntemleri kullanırız. Örneğin maden suyu veya limon suyu içmek gibi. Bu alışılmış yöntemlerin altında mide asidini artırma fikri barınmaktadır.


Ağız ve mideden sonraki durağımız ince bağırsaklar. Yağların sindirimi ince bağırsakta gerçekleştirilir. Son olarak kalın bağırsaklarla işlem bitmektedir. Kalın bağırsakta artık bütün faydalı kısmı alınmış yiyecek artıkları bulunmaktadır. Kalın bağırsakta en son olarak su emilir ve dışkı vücuttan uzaklaştırılır. Ilk duraktan son durağa kadar bir takım işlemlerden geçen besinlerin bu denli titizlikle ayrıştırılmasının sebebi vücut için kullanılabilir forma dönüştürülme çabasıdır. Vücüt için kullanılabilir yapıtaşları karbonhidratlar için glukoz, proteinler için aminoasit ve yağlar için yağ asitleridir.


Vücüdumuzun programlanmasında fazla olan ve daha sonra ihtiyaç olabileceğini ön gördüğü bütün besin ögelerini depolamak vardır. Özellikle ilk enerji sağlama grubumuz olan karbonhidratlar için en yaygın depo yerlerimiz kaslar ve karaciğerdir. Karaciğer mineral ve vitamin depolama konusunda da öncüdür. Karaciğer, vücut için gerekli olduğunda veya yeteri kadar alımı sağlanamayan mikro ögeleri vücüda tekrar kazandırır.

Yeterli ve dengeli beslenme her aşama için gereklidir fakat yeteri kadar beslenme sağlanmazsa oluşabilecek durumlar da önemlidir. Besinlerin yokluğunda kanda glukoz, aminoasit ve yağ asitleri seviyeleri düşmeye başlar. İnsülin salınımı azalır, glukagon salınımı artar. Açlık durumunda metabolizma için gerekli olan besinler alınmadığından, gerekli olan ön maddeler vücuttaki dokuların yıkılmasıyla sağlanmaktadır (2). Açlık metabolizması ile diyabet metabolizması benzerdir. Açlıkta yakıt olarak kullanılacak karbonhidrat, protein ve yağ yoktur. Diyabette ise İnsülin eksikliğinden yada yokluğundan dolayı karbonhidrat, protein ve yağın kullanımı bozulmuştur.

Vücutta açlık durumunda ilk önce kan glukozu düşmeye başlar. Kan glukozu düşmeye başlayınca glukagon hormonu etkisiyle karaciğerdeki glikojen (vücuda alınan fazla glukozun depo edilmiş hali) depoları yıkılır ve kana glukoz akışı sağlanır. Böylelikle kan glukozu yeniden yükselmeye başlar.

Karaciğerde depolanan bu glikojen kısıtlı olduğu için belirli bir süre kan glukozu denge sağlar. Depo glikojen bittiğinde tekrardan kan glukozu düşüş yaşar. Karbonhidrat deposu tükenen vücut, özellikle beynin ihtiyacını karşılamak üzere (beyin enerjisini sadece glukozdan sağlar) vücut proteinlerini glukoneogenez adı verilen ve proteinden enerji eldesini sağlayan bir döngü ile enerji yani ATP(Adenozin tri fosfat) haline çevirir.

Beyinde glikojen deposu bulunmaz. Beyinde günde yaklaşık 140 gram glukoz, karbondioksit ve suya metabolize edilir (3).


Proteinlerin 1/3 ü yıkıldıktan sonra en son çare olarak yağ doku yıkımı başlar. Yağ asidi oksidasyonu başlar ve yağ metabolizması son ürünü olan keton cisimleri sentezi artar. Açlıkta dolaşımda keton cisimlerinin bulunması önemlidir. Çünkü birçok doku yakıt olarak keton cisimlerini kullanır. Vücut ketonları yakıt olarak kullanmaya alışınca protein yıkımı yavaşlar.


Fakat açlık artarsa fazla miktarda ortaya çıkan ketonlar ketozis adı verilen bir durumu ortaya çıkarır. Ketozis ölüme kadar devam edebilir. Yağ dokuları bittiğinde , vücutta kalan proteinler de hızla kullanılır ve ölüm gerçekleşir (4).


Vücudumuz kendi kendini idare edebilen bir çark gibi dizayn edilmiştir. Bu çarkın dişlileri ise besinlerdir. Besin gruplarının eksik veya fazla alınması sistemde arızalara yol açacaktır. Bu sebeple yeterli ve dengeli beslenme son derece önem arz etmektedir.


Referanslar

  1. Şekil 1 : https://www.forbiome.com/sindirim-sistemi/sindirim-sistemi-nedir-ve-hastaliklari-nelerdir erişim tarihi: 23.03.2023

  2. Correia, M. I. T. D., & Van Gossum, A. (2022). Editorial: Nutrition and the gastrointestinal tract. Current opinion in clinical nutrition and metabolic care, 25(5), 319–320. https://doi.org/10.1097/MCO.0000000000000862

  3. Buchman A. L. (2021). Nutrition and the Gastrointestinal Tract: Where It all Begins and Ends. Gastroenterology clinics of North America, 50(1), xiii–xiv. https://doi.org/10.1016/j.gtc.2020.12.002

  4. Ojo O. (2021). Recent Advances in Nutrition and Diabetes. Nutrients, 13(5), 1573. https://doi.org/10.3390/nu13051573

55 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page